Connect with us

Hi, what are you looking for?

HariciyeHariciye

Köşe Yazıları

A. Doğucan Tayfur yazdı: “Myanmar Çatışması ve Çin Usulü Diplomasi Bölüm 2: Çin’in Myanmar Politikası”

Çin Diplomasisi

Çin’in Myanmar’daki diplomasisinin temel amacı, kendi iktisadi yatırımlarının ve stratejik çıkarlarının güvenliğini sağlamak için gerekli olan istikrar düzeyini korumaktır. Bunun için Çin, bölgedeki her aktörle etkileşim halindedir. Örneğin Myanmar’ın en güçlü etnik ordularından birisi olan Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu (MNDAA) tarihsel olarak Çin’le yakın ilişkiler kurmuştur, Birleşik Wa Devleti Ordusu (UWSA) ise doğrudan Çin’in Myanmar içindeki farklı aktörlere baskı kurmasını sağlamıştır.

Çin Diplomasisi, ilk olarak Myanmar’ın Çin’in etki alanından çıkmaması için çalışmaktadır. Myanmar’ın ordu döneminde maruz kaldığı diplomatik izolasyondan çıkıp gelişmesini isteyen Çin, kendisinin Myanmar üzerindeki etkisiyle rekabet edecek güçlü bir aktörün de bölgeye girmesini istemiyordu. Ancak ülkenin Çin’e olan bağımlılığından rahatsız olan Tatmadaw elitleri, özellikle demokrasi yanlısı muhalefetle yürüttükleri barış süreci sırasında Çin’e alternatif aktörleri bölgeye sokmak için geniş bir çabaya girmişti. Japonya, Amerika, Norveç, Hindistan gibi ülkelerle girilen etkileşim ve beklenilenden hızlı gelişen diplomatik iletişim Çin’i rahatsız etmişti.

Tatmadaw yöneticileri aynı zamanda ülkedeki Çinli işçi nüfusunun demografik bir tehdit oluşturabileceğinden de şüpheleniyordu, bu yüzden barış süreci esnasında Çin’in bazı projelerini askıya almışlardı. Bunlardan en önemlisiyse Çin’in bugün bile tekrar başlatmak için uğraştığı 3,6 milyar dolarlık Brimstone Barajı projesidir.

Çin etkisini azaltmayı hedefleyen Myanmar elitleri için en büyük avantaj, ülkenin demokratikleşme sürecinin Batıda yarattığı heyecandı. Yıllarca acımasız askeri cuntalar tarafından yönetilmiş olan bir ülke, demokratik haklarını talep eden aktivistlerin yıllar süren çabaları sonucu iyi kötü bir demokratik yönetim inşa etmeye başlamıştı. Aung San Suu Kyi, Batı kamuoyunun gözünde Liberal Batı değerlerini temsil eden bir demokrasi kahramanıydı. Batılılar, bu genç demokrasinin ayakta kalmasını ve gelişmesini istiyordu. Ancak Batı, çok kısa zamanda meselenin acımasız bir diktatörlükle özgürlük aşığı muhalifler arasındaki bir mücadele olmadığının farkına varacaktı.

Genç demokrasinin Batı’nın gözündeki konumunu etkileyecek olan ilk sınavı, Rohingya kriziydi. Arakan’daki etnik ordular ve Tatmadaw, Arakan Müslümanlarına yönelik bir soykırım politikası başlattığında dehşete düşen uluslararası kamuoyu, Aung San Suu Kyi’den bu vahşeti durduracak hamleler bekliyordu. Ancak Tatmadaw’ın kurucusu olan ulusal kahraman Aung San’ın öz kızı olan Aung San Suu Kyi’nin gerçekleşen vahşete yönelik hiçbir muhalefeti yoktu. Hatta tam tersine kendisi yaşanan katliamı anti-terörizm adı altında desteklemişti. Tüm bu süreç, genç demokrasinin tekrar diplomatik bir izolasyona sürüklenmesine yol açtı.

Genç demokrasinin sürüklendiği izolasyon, Çin için müthiş bir fırsat doğurdu. Barış süreci esnasında Tatmadaw tarafından iptal edilen yatırım projeleri NLD hükümeti tarafından tek tek yeniden canlandırılmıştı. Ülke üzerindeki etkisini yeniden kazanan Çin, Çin-Myanmar Ekonomik Koridorunu daha da güçlendirecek pek çok yatırıma imza atmıştı. Kuşak-Yol projesi kapsamında yapılan yeni altyapı yatırımları, liman anlaşmaları karşılığında Çin diplomatik arenada yaşanan soykırımı uluslararası kamuoyuna “Myanmar’ın iç meselesi” olarak savunmuştu.

Böylece baktığımızda Çin’in çok boyutlu diplomasisi günün sonunda başarılı olmuştu. Çin’in etnik ordular üzerindeki etkisi ve baskısı, onların hükümetle çatışmasını engelleyerek kolayca Çin’e sıçrayabilecek etnik karışıklıkların önüne geçiyordu. Yine bu ordular üzerindeki Çin etkisi, Myanmar hükümetinin Çin’den kopmaya çalışacağı bir senaryoda Çin’in eline güçlü bir koz veriyordu. Tüm bunlara baktığımızda şunu görüyoruz: Darbe öncesi Myanmar’daki durum Çin için mükemmeldi.

NLD hükümeti Çin’in kendisini sıkışmış hissettiği jeopolitik ablukadan çıkmasını sağlayacak altyapı projelerini desteklerken etnik ordular Çin’in ihtiyaç duyduğu baskı unsuru olarak Pekin’in etki alanında bulunuyordu. Çin etkisine şüpheci yaklaşan Tatmadaw elitlerinin ise politik gücü zaman ilerledikçe zayıflıyordu. Peki Çin, neden NLD liderlerinin öldürülmesini veya hücreye tıkılmasına yol açan bu darbeyi ve sonrasında kurulan cuntayı destekliyor?

Ulusal Birlik Hükümeti’ne karşı Devlet İdare Konseyi: Belirsiz bir gelecek

2021 darbesi, Çin’in bölgedeki çıkarları için korkunç bir faciaydı. Ülkedeki gidişat Çin’in stratejik hedefleri için ideal ilerlerken darbe sonucu ülkedeki en yakın dostları olan NLD eliti tamamen saf dışı bırakılmıştı ve artık onların yerine desteklenebilecek 2 farklı aktör kalmıştı: Çin vatandaşlarını kaçıran (Bir sonraki bölümde açıklanacak), ırkçı sayılabilecek beceriksiz bir askeri cunta ve net bir ideolojisi olmayan dağınık demokrasi yanlısı çeteler.

NLD, Çin’in tanıdığı ve genel olarak iyi ilişkiler kurduğu bir aktördü. Hatta Çin’in NLD önderliğindeki demokratik Myanmar ile olan ilişkilerinin, geçmişteki askeri cuntalarla olan ilişkilerinden daha iyi olduğunu söylemek kesinlikle yanlış olmaz. Tatmadaw’ın Çin etkisine karşı hissettiği şüphe ve geçmişte önemli Çin yatırımlarını askıya almış olması Çin’in orduya şüpheci yaklaşmasına neden olsa da yine Çin’in tanıdığı ve siyasetini aşağı yukarı tahmin edebildiği bir aktördü. Ancak NUG çevresinde toplanan yeni demokratik muhalefet, Çin için büyük bir bilinmezlik teşkil etmektedir. NLD elitlerinin darbeyle dağıtıldığı ortamda ortaya çıkan yeni aktörlerle fazla teması bulunmayan Çin, bu aktörlerin ülkenin geleceğine yönelik politikalarını tam olarak bilmemektedir.

NLD’nin aksine daha Batıcı olan, Çin’in ekonomik yatırımlarından özellikle çevreci argümanlarla rahatsız olan ve içerisinde çok fazla ayrık görüş bulunduğu için savaş sonrası düzgün bir demokratik konsolidasyon yapıp yapamayacağı şüpheli olan NUG, Çin için bir risk faktörüdür.

Normalde Çin sivil hükümetle olan bağlarını kullanarak ülke içerisinde istediği yatırımları gerçekleştiriyor, ordu ile olan ilişkilerini kullanarak ülke içerisindeki yatırımlarını koruyor, etnik ordularla olan ilişkilerini kullanarak onların bölgelerindeki yatırımlarını koruyup kendilerini Myanmar ordusuna karşı bir denge unsuru olarak kullanıyordu. Bu denklemden ordu çıkarılınca ve türlü türlü siyasi ideolojilere sahip muhalifler iktidara gelince bu grupların Çin’le ilişkilerinin nasıl olacağı bir yana, birbirleriyle olan ilişkilerinin nasıl olacağı da belirsizdir. Çinli yorumculara göre muhaliflerin zaferi sonrası ikinci bir iç savaşın patlak vermesi, ülkedeki istikrarsızlıktan bıkan belli başlı etnik grupların bağımsızlık için bir hamle yapması, bu bağımsızlık hareketlerinin Çin’e sıçraması için Batı’nın olaya müdahil olması gibi senaryolar hiç de imkansız değil.

Ayrıca NUG taraftarlarının Çin’e kötü gözle bakması, NUG’un ilerlediği bölgelerdeki Çin’e ait fabrikalara el koyması (Her ne kadar Çin yatırımlarına saygı duyacaklarını dile getirseler de) olası bir NUG iktidarının Çin-Myanmar ilişkilerini kökünden değiştirebileceğini göstermektedir.

Bu yüzden Çin’in temel hedefi, iç savaşta Tatmadaw’a asıl darbeyi vuran etnik ordularla olan bağlarını kullanarak bu grupların SAC ve NUG arasındaki iç savaşta tarafsız kalmasını sağlamaktır. Örneğin Çin’e neredeyse doğrudan bağlı diyebileceğimiz UWSA tarafsızlık politikası izlerken, 2025 yılında ateşkese zorlanan MNDAA’nin ateşkes kararı vermesindeki bir diğer etken Çin’in UWSA üzerinden kendilerine kurduğu baskıdır. Bu politikalara yazının devamında değinilecektir.

Federal Siyasi Müzakere ve Danışma Komitesi, 7 farklı etnik ordunun kurduğu Çin destekli bir koalisyondur ve bu koalisyon Çin tarafından ülkedeki farklı etnik grupların resmi temsilcisi olarak görülmektedir. Bu koalisyonun içinde UWSA, SSA (Shan Devleti Ordusu), Kuzey İttifakı üyesi etnik ordular (Arakan Ordusu, MNDAA, Kachin Bağımsızlık Ordusu, Ta’ang Ulusal Kurtuluş Ordusu) ve NDAA (Ulusal Demokratik İttifak Ordusu) bulunmaktadır.

Komite üyesi ordular üzerinde baskı kuran Çin’in günümüz siyasi atmosferindeki temel hedefleri şu şekildedir; etnik ordular üzerindeki etkisini kullanarak onları iç savaşta tarafsızlığa itip NUG ile ittifak kurmalarını engellemek ve cunta rejimini ayakta tutmak, cunta rejimi üzerinde yabancı güçlerin etki sahibi olmasını engellemek (Özellikle Hindistan’ın), cunta rejiminin etkisi olmadığı yerlerdeki etnik ordularla ilişkilerini kullanarak oradaki yatırımlarını korumak.

Çin’in neden darbe çıkarlarına aykırı olduğu halde cuntayı desteklediğini açıkladıktan sonra, şimdi federal komite içerisinde bulunan 3 etnik ordunun oluşturduğu Üç Kardeşlik İttifakı’nın (Arakan Ordusu, MNDAA ve Ta’ang Ulusal Kurtuluş Ordusu) cuntaya yönelik başlattığı Operasyon 1027’yi, Çin’in bu operasyona başta destek olup sonradan karşı çıkmasının sebeplerini ve Çin’in Myanmar’daki güncel siyasetini inceleyeceğiz.

SAC ve Çin Arasındaki Gerilim: Savaşı finanse etmek için sanal dolandırıcılık ve kumar

Myanmar çatışmasında tarafların geçmişte yaşanan savaşı kazanabilmek için gerekli finansmanı uyuşturucu kaçakçılığı üzerinden sağladığını belirtmiştik. Yine yazının ilk bölümünde belirttiğimiz üzere bugün özellikle SAC tarafından benimsenen yeni bir yasadışı gelir alanı doğdu: sanal dolandırıcılık ve sanal kumar.

Çinli suç çeteleriyle işbirliği yapan paramiliter çeteler, insan ticaretine girerek 100 binden fazla Çin vatandaşını ve Çin’de yaşayan göçmen ilişkiyi Myanmar’a kaçırarak dolandırıcılık tesislerinde rehin tutuyor. Kaçırılan bu insanlar, sanal dolandırıcılık faaliyetleriyle cuntanın ve cuntaya yakın paramiliter grupların savaşı kazanmak için ihtiyacı olan parayı toplamaya çalışıyor.

Kendi vatandaşlarının bir kısmı çalıştırılarak, bir kısmı dolandırılarak mağdur olan Çin bu uygulamaların sonlandırılması için SAC’e doğrudan baskı yapsa da SAC bu gelir ağını kaybetmeyi pek istemiyor. Zaten halihazırda Çin’in ülkedeki yoğun etkisinden hep rahatsız olmuş olan Tatmadaw elitleri, Rusya gibi alternatif aktörlerle ilişkilerini geliştirmeye çalışmaya devam ediyor. Hatta Tatmadaw’ın satın aldığı silahların çoğu Çin’den değil Rusya’dan gelmektedir. Ancak halihazırda Ukrayna ile bataklığa saplanmış olan Rusya’nın cunta yönetimine kayda değer bir diplomatik destek sağlaması imkansız görünmektedir, bu yüzden cunta uluslararası arenadaki kısıtlı meşruiyeti için hala Çin’e muhtaç durumdadır.

3 Kardeşlik İttifakı ile olan bağlarını sanal dolandırıcılık çetelerini engellemek için olan kullanan Çin için bardağı taşıran son damla 2023 yılının Ekim ayında gerçekleşti. Cunta destekçisi bir eski milletvekili tarafından yönetilen bir paramiliter örgütün kontrolündeki sanal dolandırıcılık ve kumar tesisindeki mahkumların bir kaçma girişimi sonrası gardiyanlar tarafından öldürülmesi ve tesise sızmış olan 4 Çin gizli polisinin diri diri gömülmesiyle Çin, etnik ordular üzerindeki etkisini cuntayı cezalandırmak için kullanmaya karar verdi.

Halihazırda Çin’le silah ticareti bulunan 3 Kardeşlik İttifakı orduları, 2023 Ekim’inde Operasyon 1027yi başlatarak cuntaya inanılmaz bir darbe vurarak Tatmadaw’ın kapasitesini sakatladı. Cunta kontrolündeki önemli kaleleri ele geçiren ittifak, çatışmalar sırasında çok sayıda Tatmadaw kurmayını hedef alarak ortadan kaldırmıştı. Önemli kalelerin ele geçirilmiş olması NUG kontrolündeki demokrat partizanların cunta rejimine karşı daha agresif saldırılar düzenlemesini sağlamıştı. Bugün bile çatışma bölgesinde kaydedilen görüntüler hep aynı hadiseyi göstermektedir: Tatmadaw tarafından zorla askere alınmış eğitimsiz askerler ülkede başı kopmuş tavuk gibi rastgele dolaşıyor, her köşe başında NUG partizanlarının pususuna düşerek katlediliyorlar.

Tatmadaw’ı cezalandırmak isteyen Çin, cuntanın doğrudan yıkılmasını ve NUG’ın bu kadar güçlenmesini de elbette istemiyordu. Bu yüzden Çin, başta destek verdiği Operasyon 1027’nin durdurulması ve 3 Kardeşlik İttifakı’nın NUG ile olan ilişkisini kesmesi için baskı kurmaya başladı. Ancak sahadaki durumun kendi lehlerine bu kadar dönmüş olması etnik orduların Çin’in bu talebine aldırmamasına yol açtı.

Tatmadaw cuntasının yıkılmanın eşiğine geldiğini gören Çin, cuntaya olan desteğini arttırarak bölgedeki ağırlığını güçlendirse de bu politika değişikliği Myanmar halklarında Çin karşıtlığını tetikledi. Nitekim Tatmadaw cephede sağlayamadığı üstünlüğün intikamını almak için sık sık kendilerine muhalif vatandaşların yaşadığı (Yani neredeyse ülkenin tamamını) sivil yerleşim yerlerini bombalayarak halkı cezalandırmayı seçiyordu. Tatmadaw’ın askeri stratejisi çok kan dökmesi bir yana, stratejik açıdan da kötü ters tepiyordu. Tatmadaw sivilleri bombaladıkça ölenlerin akrabaları cuntaya kinlenip cunta karşıtı örgütlere katılıyordu. Ancak Tatmadaw’ın stratejisinde şimdilik herhangi bir değişiklik olmayacak gibi, Tatmadaw cesaretlerinin kırılacağını umarak muhalif vatandaşları bombaladıkça muhalif vatandaşlar silahlarına sarılıp cuntaya karşı cepheye koşuyor. Cephedeki güç dengesi ise inanılmaz biçimde cunta aleyhine ve yakın zamanda bunun değişmesi çok zor görünüyor.

Artan Çin karşıtlığı yalnız zaten halktan destek bulamayan cunta rejimine muhalif vatandaşlar arasında değil, cuntanın politikalarından rahatsız olan ve Çin yanlısı olan silahlı etnik örgütler bile Çin’in cuntaya artan desteğinden rahatsız olmaya başladı. Ülkedeki meşruiyeti sıfırlanan, yalnız zorbalıkla ayakta kalmaya çalışan rejime olan desteği Çin’in ülkedeki itibarını zedeliyordu. Ancak NUG iktidarını kendisinin bölgedeki istikrar arayışı için facia olacağını öngören Çin’in elinde başka bir seçenek olmadığı için Çin çareyi kendisiyle yakın ilişkileri olan etnik ordulara baskı kurmakta buldu.

Ejderhanın Baskısı Altında Ateşkes

Çin, 3 Kardeşlik İttifak’ını ticareti kesmek, ambargo uygulamak, sınır bağlantısını kapatmak gibi tehditlerle şantaj yapmaya başlamıştı. İttifak’tan beklentileri cuntaya karşı olan saldırıları durdurup NUG ve SAC arasındaki iç savaşta tarafsızlıklarını ilan etmeleriydi.

Çin baskısına ilk boyun eğen ülkenin en güçlü etnik ordularından olan MNDAA olmuştu. 2024 yılının Eylül ayında MNDAA, hiçbir şart altında NUG veya Çin ve Myanmar’a düşman olan yabancı topluluklar ile bir ittifakın içerisinde bulunmayacağını ilan etti. Ardından Ekim ayında Çin’e davet edilen MNDAA lideri Peng Daxun, iddiaya göre rehin alınmıştı. Kendisinin muhaliflerin iddiasına göre rehin alındığı, Çin tarafının iddiasına göre tedavi gördüğü süreç içerisinde MNDAA ve SAC arasında ateşkes sağlanmıştı. 18 Ocak 2025 tarihinde cunta ile ateşkes imzalayan MNDAA, cuntadan ele geçirdiği önemli şehirlerden de geri çekilmişti. MNDAA üzerinde hem Çin’in sınırı kapatma gibi tehditleri hem de UWSA baskısı etkin olmuştu.

Bugün Arakan Ordusu ve Ta’ang Ulusal Kurtuluş Ordusu, Çin’in tüm baskılarına rağmen cunta ile savaşmaya devam etmektedir. Arakan Ordusu’nun Myanmar içerisindeki Rakhine bölgesini ele geçirip oradaki tüm kritik Çin ve Hint yatırımlarının koruyucusu haline gelmesi üzerlerindeki baskıyı hafifleterek cuntanın daha izole bir konuma itilmesini sağlamaktadır.

Myanmar: Çin ordusu için ideal test bölgesi

Çin’in cunta rejiminden memnun olmadığı aşikar; rejimin hem hiçbir meşruiyeti yok, hem Çin vatandaşlarını kaçırıyor hem de başarısız. NUG iktidarı ise Çin-Myanmar ilişkilerini tamamen çökertebilecek bir risk faktörüdür. Cunta tarafından hapse atılan NLD elitleri ve Federatif Komite üyesi etnik ordular ise Çin’in bölgede en iyi ilişkilere sahip olduğu aktörlerdir. Hem ülkede istikrarın sağlanması, hem de Çin’in bölgedeki çıkarlarının korunması için ideal olan Tatmadaw tehdidi altında olmayan bir NLD hükümeti ve yeri geldiğinde onlara karşı bir baskı unsuru olarak kullanılabilecek müttefik silahlı etnik örgütlerdir.

Çin’in mevcut politikasındaki en büyük sorun, cunta rejimi ayakta kalsa bile bu rejimi ayakta tutmak için girişilen çabalar hem Çin’in itibarını zedeliyor hem de cunta rejimine duyulan nefreti hafifletmiyor. Kaldı ki tarihsel olarak hep Çin’e alternatif dostlar aramış bir rejimin galibiyeti uzun vadede Çin’in aleyhine dönebilir.

Bu yüzden Çin’in çıkarları gereği Myanmar’a doğrudan bir askeri müdahalede bulunması Çin için en mantıklı hamle olabilir. Çin, doğrudan hem SAC hem NUG ile savaşıp ülkeyi Federatif Komite ve yeni bir NLD hükümeti arasındaki işbirliğine dayanan yeni bir güce devredebilir. Elbette burada Çin için en büyük sorun Çin’in çok övündüğü “ülkelerin içişlerine karışmama” politikasının açıktan terk edilmesi olacaktır. Ancak Çin’in stratejik çıkarları gereği en mantıklı strateji NLD iktidarının Çin askerinin eliyle yeniden tesisi olacaktır.

Ne yeni demokratik muhalefet ne de mevcut cunta rejimi Myanmar için istikrarlı bir gelecek vadetmiyor. Çin güç kullanımıyla kendisine dost aktörlerin başını çektiği yeni bir düzen inşa etmeden Myanmar’daki risk ortamı ortadan kalkacak gibi gözükmüyor. Kaldı ki böyle bir askeri operasyon Çin’in askeri kapasitesini de test etmesi için gerekli ortamı oluşturacaktır.

Rusya, Ukrayna’ya kendi askeri kapasitelerini abartarak girmiş ve bataklığa saplanmıştı. Rus ordusu her ne kadar Ukrayna’da bataklığa saplanarak kendi eksikliklerini görmüş ve bir nebze düzeltmiş olsa da günün sonunda hem itibarı zedelenmiştir hem de hala bataklıktan çıkamamaktadır. Tayvan’a olası bir askeri müdahalede bulunması beklenen Çin, Tayvan’a yönelik bir askeri operasyonda bataklığa saplanıp tüm dünyaya rezil olmak yerine öncesinde Myanmar’da bir askeri hamle yaparsa ordusunun eksikliklerini önceden görerek Tayvan için gerekli hazırlıkları yapabilir.

Elbette Çin’in Myanmar’a müdahale etmesini engelleyen bazı risk faktörleri de var. Örneğin Çin ordusu için eksikliklerini önceden bilip Tayvan (ve elbette ABD) ile çatışmaya ona göre hazırlanmak mantıklı olsa da ya ortaya çıkacak olan eksiklikler Rusya’nın Ukrayna fiyaskosuna benzer bir sonuç doğurursa? Böyle bir askeri müdahale zaten Çin’in ayağını kaydırmayı hedefleyen ABD’nin NUG ve NUG’a bağlı partizanlara, Hindistan’ın cunta rejimine askeri destek sağlamasına yol açabilir. Zaten zorlu bir coğrafyası olan ülkede Çin bataklığa saplanırsa kendisine yakın olan etnik örgütlerin nasıl pozisyon alacağı da bir soru işaretidir. Bir diğer sorun ise cunta rejiminin elinde esir olan NLD elitlerinin, örneğin Aung San Suu Kyi’nin nasıl kurtarılacağıdır. Cunta rejimi NLD elitini idam edip Çin’in meşruiyet sahibi aktörlerle savaş sonrası düzende çalışmasını engelleyebilir. Bu yüzden belki de Çin’in hedefi iç savaşı cuntaya kazandırıp onun ardındaki süreçte cuntaya baskı kurarak NLD yönetimini tekrar iktidara getirmek olabilir.

Ancak riskli bir hamle olsa da olası bir Çin askeri müdahalesi hiç de imkansız değildir ve asla göz ardı edilmemelidir.

Sonuç

2021 yılında gerçekleşen Myanmar darbesi, Çin’in bölgedeki en önemli müttefiklerini devirerek Çin’in bölgedeki stratejik çıkarlarını büyük riske sokup Çin’i darbecilerle işbirliği yapmaya zorladı. Çin’in bölgede istikrarı sağlama hedefi için cunta karşıtı demokratik partizanların iktidara gelmemesi mühim olsa da, cuntaya yönelik olan geniş halk nefreti uzun vadede Çin’in çıkarları için yine tehlikelidir.

Çin için Myanmar’ın istikrarı en önemli stratejik önceliklerden birisidir. Çin-Myanmar Ekonomik Koridoru olmazsa Çin gemilerine Malakka Boğazından geçişinin kapatılması ve Çin’in kıyılarını saran adalar zincirinden Çin’in abluka altına alınması Çin’in ekonomisini tamamen çökertebilecek bir risktir.

Bu yüzden uzun vadede Çin’in Myanmar’daki istikrarı sağlamak için aynı anda hem NUG partizanlarını hem de cunta rejimini yıkması, kendisine dost aktörlerle istikrarlı bir yapı inşa etmesi Çin için hayati öneme sahiptir.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Köşe Yazıları

Basra Körfezinin girişinde yer alan Abu Musa, Küçük ve Büyük Tund adaları 1971 yılında İran tarafından adaların ilhak edilmesinden itibaren günümüze kadar geçen sürede...

Köşe Yazıları

En sonda söylemek gerekeni en başta söyleyelim; Türkiye bu projeyi tamamlayacak, öngörülebilir gelecekte de tamamlamaktan başka bir seçeneğe sahip değil. Bu mecburiyetin gerekçeleri ayrı...

Köşe Yazıları

Yunanistan, önümüzdeki 6 yıl içerisinde sahip olacağı kabiliyetler sayesinde, olası bir çatışmanın 8. saatinde; Tüpraş ve Aliağa rafinerileri; Gölcük ve Aksaz donanma üsleri, Arifiye...

Köşe Yazıları

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze İsrail savaşıyla beraber dünya gündemi bu savaşın yıkıcılığına odaklandı. Savaşla birlikte Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri olan İran’ın,...