11-13 Nisan 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu (ADF2025), günümüz dünya düzeninin karmaşık sorunlarına çözüm arayışlarında önemli bir diplomatik platform olmaya devam ediyor. Üç gün boyunca düzenlenen paneller, yuvarlak masa toplantıları ve üst düzey konuşmacıların katılımıyla gerçekleşen bu etkinlik, küresel diplomasi sahnesinde Türkiye’nin artan etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu yazıda, ADF2025’in temel perspektifleri, güçlü yönleri ve geliştirilmeye açık alanları üzerine kapsamlı bir değerlendirme sunmayı amaçlıyoruz.
Yazıya başlarken bilinen bir yanlışı da düzeltmek isterim. Antalya Diplomasi Forumunun ilk toplantısının 2021 yılında gerçekleştiği sıkça söylense de aslında Antalya’da Dışişleri Bakanlığı desteğiyle diplomasi konferansı düzenleme geleneği daha da eskiye dayanıyor. Türk Atlantik Konseyi tarafından 1980’li yılların sonunda başlatılan Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansı geleneği 2015 yılına kadar devam etti. Bu süreçte NATO çerçevesinde düzenlenen en prestijli güvenlik konferansı olarak Münih Güvenlik Konferanslarına eş değer düzeyde bir konferans geleneği inşa edilmişti. Ancak siyasi ve ekonomik sıkıntılardan dolayı sekteye uğrayan Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansı 2019 yılında Antalya Diplomasi Forumu olarak yeniden kurgulandı. Hal böyle olunca Antalya Diplomasi Forumundan bahsederken Antalya Güvenlik ve İşbirliği Konferansı geleneğini de hatırlamak gerektiğini düşünüyorum. Bugün Türk Atlantik Konseyi ise bu geleneği Türk-Atlantik Güvenlik Konferansı adıyla yeni bir düzlemde devam ettiriyor.
Çok Kutuplu Dünyada Yeni Bir Diplomasi Vizyonu
ADF2025’in en dikkat çekici yönlerinden biri, Batı merkezli geleneksel diplomasi anlayışının ötesine geçen bir yaklaşım sunmasıydı. “Çok Kutupluluk Çağında Ortaklıklar Aramak” ve “Parçalanan Dünyada Diplomasiyi Kucaklamak” başlıklı paneller, değişen küresel güç dengelerinin farkındalığını yansıtıyordu. Forumun bu temel yaklaşımı, Batı merkezli küresel ilişkiler okumasının artık yetersiz kaldığı bir dünyada alternatif perspektiflerin değerini vurguluyordu.
Küresel Güney’in etkili çok taraflılıktaki rolüne odaklanan özel bir panel düzenlenmesi, forumun kapsayıcı vizyonunun altını çizdi. Aynı şekilde, Afrika’nın dünya siyasetindeki yükselen rolü, Latin Amerika ve Karayipler’den küresel ekonomik ortaklıklara ilişkin bölgesel perspektifler ve ASEAN’ın bölgesinde ve ötesinde gelişen rolü gibi konular, forumun çok kutuplu dünya gerçeğini öne çıkardığını gösteriyor.
Bu panellerde, küresel diplomasinin artık yalnızca büyük güçlerin tekelinde olmadığı, orta ve küçük ölçekli devletlerin de uluslararası sisteme aktif katkıda bulunabilecekleri fikri öne çıktı. ADF2025, bu anlamda geleneksel güç politikalarının ötesinde, katılımcı ve kapsayıcı bir diplomasi anlayışının mümkün olduğu mesajı verildi.
İnsani Diplomasi Vurgusu
ADF2025, güvenlikçi yaklaşımların ötesinde insani diplomasiye özel bir önem verdi. Türkiye’nin Afrika açılımı batılı uzmanlarca İnsani Diplomasi olarak tanımlanırken bunun Çin ve Fransa etkisine karşı oluşturduğu yumuşak güç ve nüfuz alanı da insani diplomasinin güvenliğe doğrudan hizmeti konusunda forumda bahsedilmeyen ama sahada hissedilen bir gerçek olduğunu söylemek gerekir.
Çok Taraflı İşbirliği ve Diyalog Platformu
ADF2025, çok taraflı işbirliğinin önemini vurgulayan birçok oturuma ev sahipliği yaptı. “Parlamenter Diplomasinin Küresel Yönetişimdeki Rolü”, “Bölgesel Örgütlerin Çatışma Çözümündeki Rolü” ve “Türk Devletleri Teşkilatı: Benzersiz Bir İşbirliği Modeli” gibi paneller, küresel sorunların çözümünde çok taraflı yaklaşımların önemini vurguluyordu.
Çok taraflılık vurgusu, son yıllarda uluslararası sistemde artan tek taraflı eğilimlere ve büyük güçlerin kendi çıkarlarını önceleyen politikalarına bir yanıt niteliğindeydi. ADF2025, küresel sorunların çözümünün ancak tüm uluslararası aktörlerin katılımıyla mümkün olacağı fikrini savundu. Bu bağlamda, bölgesel örgütlerin rolü, parlamenter diplomasinin önemi ve devlet dışı aktörlerin katkıları gibi konular, forumun çok taraflı işbirliğine verdiği önemi gösterdi.
Dijitalleşme ve Teknoloji Diplomasisi
ADF2025 programının dikkat çeken bir diğer yönü, dijitalleşme ve teknolojinin diplomasideki rolüne gösterilen ilgiydi. “Bağlantı, Dijitalleşme ve Kalkınma” paneli, “Sessiz Süper Güç: Bilim ve Yapay Zeka Teknolojisinin Uluslararası İlişkilere Etkileri” yuvarlak masa toplantısı ve “Dijitalleşen Dünyada Gençlerin Küresel Etkisi” gibi oturumlar, teknolojik dönüşümün diplomasi üzerindeki etkilerini mercek altına alındı.
Dijital çağda diplomasinin değişen doğası, ADF2025’in önemli temalarından biriydi. Yapay zeka, büyük veri, sosyal medya ve diğer dijital teknolojilerin diplomatik süreçleri nasıl dönüştürdüğü, bu dönüşümün fırsatları ve riskleri, forumda derinlemesine tartışıldı. Özellikle yapay zekanın uluslararası ilişkilere etkisi konusu, hem teknolojik iyimserliği hem de eleştirel bakış açılarını bir araya getiren zengin bir tartışma zemini yarattı.
“Piyasaları Dönüştüren Dijital Rekabet” başlıklı yuvarlak masa toplantısı, ekonomik diplomasinin teknoloji çağındaki yeni boyutlarını tartışmaya açıyordu. Bu tür paneller, diplomasinin yalnızca geleneksel siyasi ve güvenlik konularıyla sınırlı olmadığını, teknolojik gelişmelerin şekillendirdiği yeni diplomatik alanların da artık uluslararası ilişkilerin merkezine yerleştiğini gösterdi.
Arabuluculuk ve Çatışma Çözümü
ADF2025, çatışma çözümü ve arabuluculuk konularına özel bir önem verdi. “Etkili Arabuluculuk: Çatışma Çözümünde Geleceğe Bakış”, “Balkanlarda Müreffeh Bir Gelecek İçin Bölgesel Sahiplenme” ve “Güney Kafkasya’da Bölgesel İşbirliği İçin Zorluklar ve Fırsatlar” gibi paneller, bölgesel çatışmaların çözümünde diplomatik yaklaşımların önemini vurguluyordu.
Türkiye’nin son yıllarda arabuluculuk ve çatışma çözümü alanındaki aktif rolü, foruma da yansıdı. ADF2025, Türkiye’nin bölgesel ve küresel çatışmalarda barışçıl çözümler için arabuluculuk yapma kapasitesini ve iradesini sergilediği bir platform olarak işlev gördü. Bu bağlamda, Türkiye’nin komşu bölgelerdeki çatışmalara yaklaşımı, barış inşası ve uzlaşma süreçlerindeki deneyimleri, forum boyunca öne çıkan temalar arasındaydı.
Karadeniz güvenliği, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki değişen gerçeklikler, Sahel’de bölgesel entegrasyonun geleceği gibi konuların ele alındığı oturumlar, forumun çatışma çözümüne bütüncül bir yaklaşım getirme çabasını yansıtıyordu. Bu oturumlar, çatışmaları sadece güvenlik tehditleri olarak değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve insani boyutları olan karmaşık olgular olarak ele almanın önemini vurguladı.
Eleştirel Bir Bakış
ADF2025, birçok açıdan etkileyici bir diplomasi platformu sunmasına rağmen, bazı açılardan geliştirilebilir yönleri de bulunmaktadır. Öncelikle, yurtdışındaki muadil etkinliklerde askeri kanattan yetkililerin de konuşmacı olarak katıldığı görülürken, Antalya Diplomasi Forumu’nda bu tür katılımların sınırlı kalması dikkat çekiciydi. Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Okay Memiş dışında üst düzey askeri yetkililerin konuşmacı olarak yer almaması, özellikle “Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Tehdit?”, “Karadeniz Güvenliği” ve “Terörizmle Mücadelede Küresel İşbirliğini Yeniden Düşünmek” gibi güvenlik odaklı panellerde askeri perspektiflerin eksik kalmasına neden oldu.
Modern diplomaside, özellikle güvenlik konularında, sivil-asker işbirliği ve entegre yaklaşımlar giderek önem kazanmaktadır. Münih Güvenlik Konferansı, Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu veya Shangri-La Diyaloğu gibi muadil uluslararası etkinliklerde, askeri liderler ve savunma yetkilileri önemli konuşmacılar arasında yer almaktadır. ADF’nin gelecek yıllarda bu dengeyi sağlaması, güvenlik konularının daha kapsamlı ele alınmasına katkıda bulunabilir.
İkinci bir eleştiri noktası ise, Batılı ülkelerden daha nitelikli konuşmacı ve katılımcıların foruma davet edilebilecek olmasıydı. Her ne kadar forum, Küresel Güney ülkelerinin temsilini artırma çabasıyla takdir edilse de, özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’dan üst düzey siyasi figürlerin ve düşünce liderlerinin daha geniş katılımı, tartışmaların daha kapsayıcı olmasını sağlayabilirdi. “Avrupa Güvenliği Kritik Bir Dönemeçte” ve “Parçalanan Dünyada Diplomasiyi Kucaklamak” gibi panellerde Batılı perspektiflerin daha güçlü temsil edilmesi, diyaloğu zenginleştirebilirdi.
ADF’nin küresel bir diplomasi platformu olarak etkisini artırması için, Batı’dan daha üst düzey katılımcıları çekme konusunda stratejik bir yaklaşım geliştirmesi yararlı olabilir. Bu, forumun çok kutuplu dünya vizyonuyla çelişmez; aksine, gerçek anlamda kapsayıcı bir diyalog için tüm tarafların eşit derecede temsil edilmesi önemlidir.
Ayrıca, forum programındaki bazı panellerin içerik açısından daha derinlikli ve odaklı olması, tartışmaların etkisini artırabilirdi. Bazı panellerde çok geniş kapsamlı konuların sınırlı sürede ele alınması, derinlemesine analiz ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi açısından zorluk yaratmış olabilir. Gelecek forumlarda, daha spesifik konulara odaklanan, uzmanların derinlemesine tartışabileceği oturumların artırılması düşünülebilir.
Türkiye’nin Diplomasi Vizyonu ve ADF’nin Uluslararası Diplomasi Sahnesindeki Yeri
ADF2025, Türkiye’nin diplomasi vizyonunu dünyaya tanıtan bir platform olarak tasarlanmış ve bu işlevi yerine getirmesi maksadıyla hayata geçirildiğinden özellikle Türkiye’nin, bölgesel ve küresel sorunlara yaklaşımını yansıtacak şekilde panel konuları belirlenmiştir.
ADF, son yıllarda gelişimi ve kapsamının genişlemesiyle, uluslararası diplomasi sahnesinde önemli bir forum haline geldi. Münih Güvenlik Konferansı, Dünya Ekonomik Forumu, Shangri-La Diyaloğu gibi yerleşik uluslararası platformların yanında, ADF de artık küresel tartışmalara katkı sağlayan bir platform olarak kendine yer edinmeye çalışıyor.
ADF’nin ayırt edici özelliği, Batı ve Doğu, Kuzey ve Güney arasında bir köprü işlevi görmesi ve geleneksel güç politikalarının ötesinde insani diplomasiyi öne çıkarmasıdır. Bu yaklaşım, özellikle çatışmaların ve krizlerin yoğunlaştığı bir dönemde, alternatif diplomatik çözümlerin araştırılması açısından değerli bir katkı sunuyor.
Forumun gelecekteki gelişimi için, eleştirel bakış kısmında belirttiğimiz eksikliklerin giderilmesi, daha geniş bir uluslararası katılımın sağlanması ve tartışmaların derinliğinin artırılması önem taşıyor. Bu gelişmeler, ADF’nin uluslararası diplomasi sahnesindeki etkisini ve prestijini daha da artırabilir.
Nihai Değerlendirme
Sonuç olarak, Antalya Diplomasi Forumu 2025, küresel diplomasi sahnesine önemli katkılar sunan, farklı perspektiflerin diyalog içinde buluşmasını sağlayan ve insani değerleri merkeze alan bir platform olarak öne çıktı. Batı merkezli geleneksel güvenlik diplomasi ikileminin ötesine geçmeyi amaçlayan çok kutuplu dünya düzeninin gerçeklerini yansıtan ve yeni diplomasi anlayışlarını teşvik eden forum, Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı diplomatik vizyonu görücüye çıkardı.
Tüm başarılarına rağmen, forumun daha da geliştirilmesi için bazı alanlarda iyileştirmeler yapılabilir. Askeri kanat temsilcilerinin daha fazla katılımı, güvenlik ve jeopolitik yaklaşımların göz ardı edilmemesi, Batılı ülkelerden daha nitelikli katılımcıların davet edilmesi ve panel tartışmalarının derinliğinin artırılması, gelecek forumlarda dikkate alınmalıdır.
Bu iyileştirmelerle birlikte, ADF’nin küresel diplomasi sahnesindeki etkisi ve prestiji daha da artacak, forum uluslararası ilişkilerin geleceğini şekillendiren önemli platformlardan biri olmaya devam edecektir.