Connect with us

Hi, what are you looking for?

HariciyeHariciye

Köşe Yazıları

Emir Abbas Gürbüz yazdı: “Irak’ın Patlamaya Hazır Demografik Bombası: Türkiye İçin Yeni Bir Göç Dalgası”

Yıllardır iç çatışmalar ve terörle anılan Irak, dünyanın en hızlı büyüyen nüfuslarından birine sahip. Her yıl yüz binlerce genç Iraklı, halihazırda büyük baskı altında olan işgücü piyasasına giriyor. Bu demografik gerçeklik, sadece Irak’ın iç dinamiklerini değil, bölgesel jeopolitiği ve özellikle Türkiye’nin göç politikalarını da derinden etkileyecek bir potansiyel taşıyor.

1980’lerde Irak’ın nüfusu 14 milyon civarındayken, bugün 46 milyonu aşmış durumda. Bu çarpıcı artış, sadece sayısal bir değişim değil; sosyo-ekonomik yapıları, kültürel dinamikleri ve siyasi dengeleri kökten değiştirecek potansiyele sahip.

Kırılgan Ekonomi, Sınırsız Beklentiler

Irak’ın mevcut ekonomik yapısı, genç nüfusun beklentilerini karşılamaktan uzak. Ülkenin GSYİH’sının %95’i petrol gelirlerine dayanıyor ve bu tek sektörlü ekonomi, genç neslin çeşitli yeteneklerini değerlendirme konusunda aciz kalıyor.

Sürekli değişen hükümetler, bu artan işsizlik baskısını aşırı kamu istihamı ile hafifletmeye çalışıyor. Devlet memurluğu, genç Iraklılar için neredeyse tek cazip seçenek haline gelmiş durumda. Bu yaklaşım, devlet bütçesini sınırlarına kadar zorlarken, sürdürülebilir bir çözüm sunmuyor. Kamu istihdamının GSYİH’ya oranı %45’i bulmuş durumda.

2020 Politika Belgesi gibi reform girişimleri ekonomik yeniden yapılandırma için kapsamlı bir vizyon ortaya koysalar da, siyasi irade eksikliği ve yapısal dirençler nedeniyle uygulamada bir ilerleme kaydedilemiyor. Bu reform planı, özel sektörün payının artırılması, kamu sektörünün küçültülmesi ve ekonomik çeşitliliğin sağlanması gibi kritik hedefler içerse de sektörel çıkar gruplarının direnişi, bürokrasinin ataleti ve siyasi istikrarsızlık, bu reformların hayata geçirilmesini engelliyor.

Petrol gelirlerinin hala ekonominin omurgasını oluşturması ve özel sektör büyümesinin sınırlı kalması, demografik gerçeklikler ile ekonomik kapasite arasında giderek büyüyen bir uçurumu gösteriyor. İşsizlik oranları resmi rakamlarla %25’i bulurken, gizli işsizlik ve eksik istihdam dikkate alındığında bu oran %40’ları aşıyor.

Eğitim Sistemi ve Beceri Uyumsuzluğu

Irak’ın eğitim sistemi, demografik patlamanın yarattığı baskıyla başa çıkamıyor. Üniversite mezunu sayısı her yıl artarken, bu mezunların büyük çoğunluğu iş piyasasının talep ettiği becerilerden yoksun. Üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı %40’ları aşarken, mesleki ve teknik eğitim almış gençler arasında bile istihdam oranları düşük.

Demografik Baskının Komşu Ülkelere Sıçrama Tehlikesi

Bu demografik baskı ve ekonomik yetersizlik, sadece Irak’ın iç meselesi değil. Bölgesel göç dinamikleri açısından kritik bir kırılma noktası yaratıyor. Türkiye, halihazırda resmi rakamlarla 3.5 milyon Suriyeli mülteci ve yaklaşık 500 bin Afgan göçmenle başa çıkma konusunda zorlanırken, şimdi de beklenmedik bir üçüncü dalga Büyük ölçekli Iraklı Arap göçü ile karşı karşıya kalabilir.

Bu potansiyel göç dalgası, daha önceki göç hareketlerinden farklı karakteristikler taşıyor. Suriye’den gelen mülteciler savaş kaçarken, Afganlı göçmenler çoğunlukla Taliban rejiminin getirdiği baskılardan uzaklaşıyor. Iraklı gençlerin göçü ise öncelikle ekonomik motivasyonlara dayalı olacak ve bu durum, farklı yaklaşımlar ve politikalar gerektiriyor.

Ekonomik motivasyonlu göç, savaş mültecilerinden farklı dinamiklere sahip. Bu tür göçmenler genellikle daha organize, daha uzun vadeli planlar yapan ve hedef ülkede kalıcı yerleşim amaçlayan gruplar.

Irak’ın kuzeyinde yaşayan milyonlarca Kürt ev Türkmen zaten Türkiye ile güçlü bağlara sahip. Erbil ve Duhok gibi şehirlerden Türkiye’ye geçiş, neredeyse günlük yaşamın parçası haline gelmiş durumda. Bağdat, Basra, Musul, Necef gibi büyük Arap şehirlerindeki genç nüfus, giderek artan şekilde Türkiye’yi ekonomik fırsat ülkesi olarak görmeye başlıyor. Sosyal medya platformlarında paylaşılan başarı hikayeleri, Türkiye’de çalışan Iraklı işçilerin deneyimleri ve Türk dizilerinin kültürel etkisi, bu algıyı güçlendiriyor.

Bu gençler için Türkiye çekici bir hedef oluşturuyor. Ekonomik fırsatlar, göreli siyasi istikrar, modern yaşam standartları ve AB’ye geçiş için stratejik konum gibi faktörler, Türkiye’yi cazip kılıyor.

Iraklı göçünün potansiyel boyutlarını anlamak için, bölgenin göç tarihine bakmak gerekiyor. 1980-1988 İran-Irak Savaşı sırasında yaklaşık 1.5 milyon Iraklı ülkelerini terk etmişti. 1991 Körfez Savaşı sonrasında 2 milyon kişi yerinden edilmişti. 2003 ABD işgali sonrasında ise toplam 4.5 milyon Iraklı göç etmek zorunda kalmıştı.

Bu tarihsel veriler, Irak toplumunun göç konusunda deneyimli olduğunu gösteriyor. Göç kültürü, aile ağları ve diaspora bağlantıları güçlü. Ancak geçmişteki göçler genellikle savaş ve güvenlik nedenliydi. Şimdi karşılaşabileceğimiz göç dalgası ise ekonomik karakterli ve bu nedenle daha uzun süreli olma eğilimş taşıyor.

Erken Göstergeler ve Mevcut Eğilimler

İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’deki Iraklı göçmen sayısı son beş yılda %300 artış göstermiş durumda. Resmi rakamlara göre yaklaşık 150 bin Iraklı Türkiye’de yaşarken, kayıt dışı sayının bunun iki katı olduğu tahmin ediliyor.

Türk-Irak sınırında kayıt dışı geçişlerin artması, özellikle genç erkeklerin sınır ihlalleri yapma girişimlerinin yoğunlaşması dikkat çekici. Jandarma ve Sınır Muhafaza komutanlıklarının raporlarına göre, yakalanan kaçak geçiş girişimcilerinin %70’i 18-30 yaş arası genç erkekler.

Sosyal medya analizi de bu eğilimi doğruluyor. Iraklı gençlerin Twitter, Instagram ve TikTok hesaplarında Türkiye’ye olan ilgilerinin yoğunlaştığı görülüyor. “Türkiye’de iş bulma”, “Türkiye’ye nasıl göç edilir”, “Türkiye’de yaşam” gibi arama terimlerinin Irak’tan yapılan aramalar arasında hızla yükseldiği tespit ediliyor.

Sosyal ve Kültürel Faktörler

Iraklı gençlerin göç eğilimini artıran sadece ekonomik faktörler değil. Sosyal medyanın etkisiyle küreselleşen dünyada, genç Iraklılar kendi yaşam standartlarını diğer ülkelerle karşılaştırma imkanına sahip. Bu karşılaştırma, mevcut durumlarından hoşnutsuzluğu artırıyor.

Türk dizilerinin Irak’taki popülerliği, Türkiye imajını olumlu etkiliyor. Bu diziler, Türkiye’yi güçlü, modern ve değerlerine bağlı bir ülke olarak gösteriyor.

Eğitim sistemindeki yetersizlikler ve modern becerilerin kazanılamaması, gençlerde kendi ülkelerine karşı güven kaybı yaratıyor. Özellikle teknoloji, dil becerileri ve uluslararası standartlarda eğitim alma konusundaki eksiklikler, gençleri yurt dışında eğitim ve iş arayışına yöneltiyor.

Türkiye’nin Göç Politikası Açmazı

Türkiye, halihazırda 5 milyona yakın mülteci ve göçmene ev sahipliği yapıyor. Bu durum, ülkenin ekonomik ve sosyal dokusunu ciddi şekilde zorluyor. Bir de üstüne büyük ölçekli Iraklı göçü eklenirse, Türkiye’nin göç yönetim kapasitesi sınırlarını aşabilir.

Mevcut Suriyeli mültecilerin toplumsal durumu bile sorunlu iken, yeni bir dalganın eklenmesi, sosyal gerilimi artırabilir ve siyasi istikrarı tehdit edebilir.

Türkiye’nin göç yönetimi konusundaki kurumsal kapasitesi de sınırlı. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, mevcut göçmen nüfusla başa çıkmakta zorlanırken, yeni bir dalganın eklenmesi sistemi çökertebilir. Kayıt, barınma, sağlık hizmetleri, eğitim gibi temel hizmetlerin sağlanması bile mevcut durumda problemli.

Diğer yandan, kontrol edilemeyen göç akını ciddi ekonomik problemler yaratabilir. İşgücü piyasasında dengesizlikler, özellikle düşük ve orta vasıflı işlerde ücret baskısı oluşabilir. Zaten yerel işçiler aleyhine adaletsiz olan rekabet ortamı daha da derinleşip toplumsal gerilimi körükleyebilir.

Bölgesel Güvenlik Dinamikleri

Irak’tan gelebilecek büyük göç dalgası, sadece demografik bir mesele değil; çok boyutlu güvenlik riskleri de barındırıyor. Irak’ın istikrarsız yapısı, çeşitli militan grupların varlığı, organize suç ağları ve silah kaçakçılığı, göçmen akınının güvenlik boyutlarını artırıyor.

Türkiye’nin güney sınırları zaten PKK/YPG tehdidiyle karşı karşıya. Kontrolsüz Iraklı göçü, bu güvenlik açığını derinleştirebilir. Özellikle Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesinden gelecek göçmenlerin arasında PKK sempatizanlarının bulunma riskini göz ardı edemeyiz.

DEAŞ’ın hala Irak’ın bazı bölgelerinde aktif olması, radikal unsurların göçmen kimliği altında Türkiye’ye sızma ihtimalini de artırıyor.

Organize suç ağlarının göçmen kaçakçılığı ve uyuşturucu kaçakçılığını bu kitlesel hareketi fırsata çevirmesi de muhtemel riskler arasında.

Türkiye’ye gelecek Iraklı göçmenlerin önemli bir kısmının nihai hedefinin Avrupa olacağı açık. Bu durum, AB-Türkiye ilişkilerinde yeni gerilim alanları yaratabilir. Avrupa’nın artan göç karşıtı tutumu ve Türkiye’nin AB müzakerelerindeki tıkanıklık göz önüne alındığında, bu yeni göç dalgası diplomatik krize dönüşebilir. Türkiye’nin “göç köprüsü” olmaktan çıkıp “göç bariyeri” haline gelmesi beklenmesi, sürdürülebilir değil.

Önleyici Politikalar ve Stratejik Yaklaşımlar

Bu senaryonun gerçekleşmesini önlemek için, hem Türkiye hem de uluslararası toplum önleyici yaklaşımlar geliştirebilir. İlk öncelik, Irak’ın ekonomik dönüşümünü desteklenebilir. Bu destek, sadece mali yardım şeklinde değil, yapısal reformları içeren kapsamlı bir program olarak tasarlanıp Irak hükumetiyle işbirliği yapılabilir. Tabi Irak hükumetinin gerek Türkiye’den gerekse batı dünyasından gelecek bu işbirliği taleplerine ne kadar sıcak bakacağı tartışılır.

Türk özel sektörünün Irak’taki yatırımlarının artırılması da önem taşıyor. Özellikle imalat sanayi, teknoloji, tarım ve hizmet sektörüyle, istihdam yaratıcı etkiler doğurabilir. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Türk Eximbank gibi kurumlar, bu yatırımlara özel destek paketi sağlayabilir. Özellikle Türk yatırımcıların Erbil’e yaptığı yatırımlarda yerel Türkmenleri ortak olarak alması sonucunda Erbil ticaretinde Türkmenlerin refahının artması örneğinde olduğu gibi Irak Türkmenlerinin de bölgede nüfuzunu refah yoluyla artırılması da sağlanabilir.

Türkiye’nin Irak’la ekonomik entegrasyonunu derinleştirmesi, “göçü kaynağında durdurma” stratejisinin en önemli ayağı olabilir. Gümrük Birliği benzeri anlaşmalar, serbest ticaret bölgelerinin genişletilmesi ve ortak sanayi bölgelerinin kurulması gibi adımlar etkili olabilir.

Eğitim ve Beceri Geliştirme Programları

Iraklı gençlerin kendi ülkelerindeki istihdam eksikliklerini gidermek için eğitim programları tasarlanabilir. Türkiye’deki üniversiteler ve meslek yüksekokulları, Irak’ta kampüs açabilir veya uzaktan eğitim programları sunabilir. Bu, hem Iraklı gençlerin kaliteli eğitime erişimini artıracak hem de onları ülkelerinde tutacaktır.

Teknoloji ve girişimcilik eğitimleri özel önem taşıyor. Yazılım ve dijital pazarlama kursları, e-ticaret eğitimleri gibi güncel becerileri kapsayan programlar, gençlerin kendi ülkelerinde girişimcilik yapmaları destekleyebilir.

Diplomatik Çözüm Arayışları ve Çok Taraflı İşbirliği

Türkiye, Irak hükümetiyle bu konuda yapıcı ve kapsamlı diyalog kurmalı. Demografik baskının farkında olan Bağdat yönetimi, Türkiye’nin endişelerini anlayabilir ve işbirliğine açık olabilir. Bu anlaşma çerçevesinde, Türk şirketlerinin Irak’ta yatırım yapmasını kolaylaştıran özel teşvikler verilebilir. Vergi avantajları, bürokratik süreçlerin hızlandırılması, garanti mekanizmaları gibi araçlarla özel sektör yatırımları teşvik edilebilir.

Bölgesel düzeyde, Irak Kalkınma Fonu gibi çok taraflı finansman mekanizmaları kurulabilir. Türkiye, Körfez ülkeleri, AB ve ABD’nin ortak katkılarıyla oluşacak bu fon, Irak’ın yapısal dönüşümüne destek olabilir.

ABD ve AB gibi uluslararası aktörler de Irak’ın ekonomik kalkınmasına daha fazla kaynak ayırma konusunda ikna edilebilir. Türkiye’nin göç yükünün azaltılmasının, aslında Avrupa’nın da çıkarına olduğu vurgulanmalı. NATO müttefiki olarak Türkiye’nin istikrarının, tüm ittifak için önemli olduğu hatırlatılmalı.

Uluslararası kuruluşların rolü artırılmalı. Dünya Bankası, IMF, ILO gibi organizasyonlar, Irak’ın genç istihdam programlarına özel destek sağlayabilir. Bu destek, sadece mali değil, teknik ve kurumsal kapasite geliştirme şeklinde de olabilir.

Irak sorunu, sadece Türkiye’nin sorunu değil; bölgesel bir mesele. İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün gibi komşu ülkelerle koordineli yaklaşım geliştirmek gerekiyor. Körfez ülkelerinin Irak’a yatırımları artırılmalı. Bu ülkelerin sahip olduğu petro-dolarların Irak’ın kalkınmasına kanalize edilmesi, bölgesel istikrara katkı sağlayacaktır.

Sonuç: Önleyici Göç Siyaseti için bir Deneme Tahtası

Bu potansiyel göç dalgasının boyutları, önceki deneyimlerden farklı olabilir. Ekonomik motivasyonlu olan bu göç, daha uzun süreli ve daha organize olabilir.

Ancak bu senaryo kaçınılmaz değil. önleyici politikalarla, stratejik yatırımlarla, çok boyutlu diplomasi ile ve uluslararası işbirliğiyle bu potansiyel kriz önlenebilir veya en azından yönetilebilir hale getirilebilir. Bütün dünyanın göç krizi ile mücadele ettiği şu dönemde ön plana çıkan Önleyici Göç Siyaseti kavramı için Irak’tan doğacak potansiyel bir krizi önlemek için kapsamlı bir şekilde ilk kez uygulamaya koyulabilir.

Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, tüm bölgenin ve uluslararası toplumun geleceğini şekillendirecek kritik bir konu. Demografik bombalar patlamadan önce etkisiz hale getirilmeli. Türkiye’nin, hem kendi çıkarları hem de bölgesel istikrar adına harekete geçmesi gerekiyor.

 

 

 

 

 

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Köşe Yazıları

Basra Körfezinin girişinde yer alan Abu Musa, Küçük ve Büyük Tund adaları 1971 yılında İran tarafından adaların ilhak edilmesinden itibaren günümüze kadar geçen sürede...

Köşe Yazıları

En sonda söylemek gerekeni en başta söyleyelim; Türkiye bu projeyi tamamlayacak, öngörülebilir gelecekte de tamamlamaktan başka bir seçeneğe sahip değil. Bu mecburiyetin gerekçeleri ayrı...

Köşe Yazıları

Yunanistan, önümüzdeki 6 yıl içerisinde sahip olacağı kabiliyetler sayesinde, olası bir çatışmanın 8. saatinde; Tüpraş ve Aliağa rafinerileri; Gölcük ve Aksaz donanma üsleri, Arifiye...

Köşe Yazıları

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze İsrail savaşıyla beraber dünya gündemi bu savaşın yıkıcılığına odaklandı. Savaşla birlikte Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri olan İran’ın,...