Connect with us

Hi, what are you looking for?

HariciyeHariciye

Köşe Yazıları

Giovanni Chiacchio yazdı; Kadim Petrol Başkenti ve İklim Konferansı: COP 29’un Azerbaycan için Jeopolitik ve Finansal Önemi

Marco Polo, “Il Milione” adlı başyapıtında, modern Azerbaycan’ın bulunduğu Abşeron Yarımadası’nda çıkarılan özel bir petrol türünden bahseder. 19. yüzyılda bu bölge, etkili petrol üretiminin başladığı ilk yer oldu ve 1901 yılına gelindiğinde Azerbaycan, dünya petrol üretiminin yarısını sağlamaktaydı. O andan itibaren, dünyanın ekonomik gelişimi fosil yakıtların yakılmasıyla bağlantılı hale geldi. Şimdi ise “dünyanın petrol başkenti” olarak bilinen bu ülke, iklim değişikliğiyle ilgili en önemli konferans olan Taraflar Konferansı’na (COP) ev sahipliği yapacak. Bu konferansa ev sahipliği yapmak, her şeyden önce Azerbaycan için net bir jeopolitik zaferi temsil ederken, aynı zamanda iklim değişikliğinden en fazla etkilenen bölgelerden birine dünya dikkatini çekmek için büyük bir fırsat olabilir.

 

Meşruiyet Faktörü

Azerbaycan’ın yakın tarihi, komşusu Ermenistan ile sürekli bir çatışma durumu ile şekillendi. Bu çatışma, her iki ülke de Sovyetler Birliği tarafından işgal edildiğinde dondurulmuştu. Sovyetler Birliği’nin son yıllarında tüm bölgelerinde milliyetçilik yükselirken, bu durum Azerbaycan’ı derinden etkiledi. Bağımsızlığını tam olarak kazanmadan önce bile Bakü, Kafkasya’nın ortasındaki dağlık bir bölge olan Dağlık Karabağ’ın kontrolü için Ermenistan ile acımasız bir çatışmanın içinde bulunuyordu. 1994 yılında sona eren Birinci Karabağ Savaşı, Azerbaycan için felaketle sonuçlandı ve ülke topraklarının %13,6’sını kaybetti. 1990’larda Azerbaycan, Hazar Denizi’nin derinliklerindeki doğalgaz rezervlerini, büyük bir tüketim merkezi olan Avrupa’ya bağlamak amacıyla geniş bir boru hattı ağı oluşturma politikası izledi. Sonraki yıllarda Avrupa, Azerbaycan doğalgazının en önemli destinasyonu haline geldi ve iki aktör arasında güçlü bir enerji ortaklığı kuruldu.

Bu ekonomik ortaklık, siyasi bir ortaklık yaratmadı. Brüksel ve Bakü, uluslararası sistemdeki duruşlarıyla ilgili belirgin bir asimetri ile ayrıldı. Amerikalı yazar Robert Kagan, başyapıtı On Paradise and Power (Cennet ve Güç Üzerine) adlı eserinde Avrupa’yı “Westfalyan sonrası bir cennet” olarak tanımlarken, Azerbaycan net bir Westfalyan dış politika sürdürdü. Bu asimetri, 2020’de diplomatik çabalar başarısız olduktan sonra Azerbaycan’ın, muazzam doğalgaz geliriyle inşa ettiği güçlü ordusunu kullanarak Dağlık Karabağ’ı yeniden ele geçirmesiyle birlikte belirginleşti. Bu kez, önceki yıllardaki büyük göreceli büyümesi sayesinde Azerbaycan, Ermeni güçlerini iki aydan kısa sürede ezdi. Erivan, yalnızca Rus barış güçleri tarafından korunan Karabağ’ın %27’sini elinde tutabildi. Avrupa ülkeleri uzun süredir Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü desteklese de anlaşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesini savunuyor ve askeri güç kullanımına karşı çıkıyordu. Ancak 24 Şubat 2022’de Avrupa’nın en önemli gaz tedarikçisi olan Rusya Federasyonu, Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı bir askeri işgal başlattı. Gaz ihtiyacı içinde olan Avrupa, Azerbaycan’dan yaptığı ithalatı büyük ölçüde artırdı. Aylar süren çatışmaların ardından Avrupa, 2027’ye kadar Azerbaycan’dan gaz ithalatını iki katına çıkarmayı hedefleyen bir anlaşma imzaladı.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik ikinci işgali, Rus barış güçlerinin Bakü’nün hamlelerine karşı koyamaması nedeniyle Azerbaycan’a Dağlık Karabağ’ın yeniden entegrasyonunu tamamlama konusunda büyük bir fırsat sundu. Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, bölgeyi tamamen abluka altına aldı ve bu durum, Eylül 2023’te gerçekleştirilen hızlı bir askeri operasyonla sonuçlandı. Bu operasyon, Azerbaycan’ın Karabağ üzerindeki kontrolünü tamamen yeniden tesis etmesiyle sona erdi. Ancak operasyonun ardından 100.000’den fazla Ermeni Karabağ’dan kaçtı ve bu durum geniş çapta bir etnik temizlik olarak nitelendirildi. Bu gelişme Avrupa’da büyük bir tepkiye yol açtı ve Azerbaycan’ın Brüksel nezdindeki güvenilirliğini ciddi şekilde zedeledi. Avrupa Parlamentosu, Azerbaycan ile enerji ortaklığının yeniden değerlendirilmesini ve Bakü’ye yönelik hedefli ekonomik yaptırımlar uygulanmasını öngören bir karar aldı. Buna ek olarak, Fransa, bölgedeki askeri dengeyi yeniden sağlamak amacıyla Ermenistan’a silah tedarik etmeye başladı. Bu durum karşısında Azerbaycan’ın, Avrupa ile ilişkilerini yeniden canlandırmak ve kendisini temel bir ortak olarak konumlandırmak için maddi olmayan bir değere, yani meşruiyete ihtiyacı var. Avrupa kamuoyu için en önemli konulardan biri olan iklim değişikliğiyle ilgili en prestijli konferansa ev sahipliği yapmak bu bağlamda kritik bir fırsat sunuyor. COP 29, Azerbaycan’a Karabağ operasyonunun ardından imajını onarma ve kendisini sorumlu ve güvenilir bir aktör olarak sunma konusunda benzersiz bir fırsat sağlıyor.

 

(Yeşil) Enerji Merkezi

Dünya Savaşı sonrasında petrol üretiminin düşüşe geçmesiyle Azerbaycan, kendisini doğal gaz ihracatçısı olarak yeniden konumlandırdı. 1990’larda Hazar Denizi’nin derinliklerinde devasa doğal gaz rezervleri keşfedildi. Bu hazine, ilerleyen yıllarda Azerbaycan için en önemli gelir kaynağı haline gelecekti. Ancak Hazar Denizi yalnızca gaz açısından zengin değil, aynı zamanda büyük bir açık deniz rüzgâr enerjisi potansiyeline de sahip. Son yıllarda Azerbaycan, enerji dönüşümüne büyük yatırımlar yaparak üç büyük yenilenebilir enerji projesi başlattı ve yeşil enerji sektörüne yatırım öngören “Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı” yasasını kabul etti. Yenilenebilir enerji üretimindeki büyüme, Bakü hükümeti için üç temel kazanım sağlayacak: Daha fazla enerji kaynağını ihracata yönlendirmek, Avrupa’ya yeşil enerji ihracatçısı olarak uzun vadeli bir rol üstlenmek ve Karabağ ile Nahçıvan bölgelerinin entegrasyonunu güçlendirmek.

Öncelikle, iç tüketimde yeşil enerjinin artan kullanımı, Azerbaycan’ın büyük miktarda doğal gazı serbest bırakmasına ve bunu Avrupa’ya ihraç etmesine olanak tanıyacaktır. Bu durum, Bakü’nün kritik bir enerji ihracatçısı olarak rolünü güçlendirecek ve ekonomik çeşitliliğe yatırım yapmasını sağlayacak ek gelirler sağlayacaktır. İkinci olarak, Avrupa’nın doğal gaz talebi uzun vadede kaçınılmaz olarak azalacaktır. Azerbaycan, sahip olduğu büyük yeşil enerji potansiyelini kademeli olarak değerlendirerek Avrupa kıtasına yeşil enerji ihraç eden bir aktör haline gelebilir. Bakü, yakın zamanda Romanya, Gürcistan ve Macaristan ile Karadeniz Enerji Koridoru, Hazar-Karadeniz-Avrupa Yeşil Enerji Koridoru projesini hayata geçirmek amacıyla bir mutabakat zaptı imzaladı. Bu proje kapsamında, Azerbaycan’ın yeşil enerjisini Avrupa’ya ulaştıracak bir denizaltı kablosu inşa edilmesi planlanıyor. Bu girişim, hem küresel enerji dönüşümüne katkıda bulunma hem de fosil yakıtlara bağımlı diğer ülkeler için alternatif bir kalkınma modeli sunma potansiyeline sahip. Aynı zamanda Bakü, Hazar bölgesinde bir yeşil enerji merkezi olarak da işlev görebilir. Etnik benzerlikler ve dostane ilişkiler sayesinde Azerbaycan ile yakın bağlara sahip olan Orta Asya ülkeleri, büyük bir yeşil enerji üretim potansiyeline sahiptir. Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan, Avrupa kıtasına temiz enerji ihraç etmeye yönelik bir yeşil enerji ortaklığı kurmayı amaçlayan bir taslak anlaşma üzerinde mutabakata vardı.

Son olarak, Karabağ bölgesindeki kurtarılmış alanlar ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, uzun yıllar boyunca sırasıyla Ermeni işgali ve abluka nedeniyle büyük zorluklar yaşadı. Azerbaycan hükümeti, bu bölgeleri 2050 yılına kadar “net sıfır emisyon” hedefine ulaştırmayı amaçlayan iddialı bir plan açıkladı. Bu bölgelerin yeniden entegrasyonu, Azerbaycan hükümeti için büyük bir zorluk oluşturabilir ve devlet bütçesi üzerinde ciddi bir yük yaratabilir. Ancak temiz enerjiye yapılacak yatırımlar, bu bölgelerde ekonomik büyümeyi teşvik edebilir ve Azerbaycan ekonomisine entegrasyonlarını sağlayarak devlet fonlarını tüketen iki kara delik oluşmasını önleyebilir. Bu iddialı hedefler, büyük uluslararası yatırımları gerektiriyor. COP 29, Azerbaycan’ın yeşil enerji ihracatçısı ve bölgesel bir yeşil enerji merkezi olarak potansiyelini uluslararası yatırımcılara göstermesi için önemli bir fırsat sunuyor. Bu sayede ülkenin mevcut durumunu iyileştirmek ve geleceğini güvence altına almak mümkün olabilir.

 

Unutulmuş Dünyaya Küresel Dikkati Çekmek 

Azerbaycan’ın 2007 Ulusal Güvenlik Konsepti’nde çevresel sorunlar, ülkenin ulusal güvenliğine yönelik büyük bir tehdit olarak değerlendirildi. Günümüzde Azerbaycan, küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkelerden biri konumunda. Ülke sıcaklıklarının küresel ortalamanın üzerinde olan 4,7 dereceye kadar artacağı öngörülüyor. Ayrıca Bakü, doğal afet riski en yüksek ülkeleri ölçen Inform Risk Endeksi’nde 191 ülke arasında 61. sırada yer alıyor. Bakü özellikle aşırı sıcaklar, kuraklık ve Hazar Denizi’nin giderek küçülmesi gibi risklerle karşı karşıya. Azerbaycan ile güçlü bağlara sahip Orta Asya ülkeleri de yarı kurak iklimleri ve küresel olarak yükselen sıcaklık nedeniyle şiddetli çölleşme süreci yaşıyor. Buharlaşmanın hızlanması, bu ülkeleri su kaynaklarından mahrum bırakıyor. Ancak uluslararası toplum, bu bölgeye yeterince dikkat göstermiyor. Bölgedeki ülkelerin, yeşil enerji üretimini artırmayı ve doğal felaketleri önlemeyi amaçlayan projeleri finanse edebilmesi için uluslararası fonlara ihtiyacı var. COP 29, dünyanın en çok takip edilen etkinliklerinden biri olarak, Bakü’nün yalnızca kendi çevresel sorunlarına değil, komşu ülkelerin karşı karşıya olduğu krizlere de küresel dikkat çekmesini sağlayabilir. Doğu ile Batı arasında bir kavşak noktası olan Azerbaycan, son yıllarda hem ekonomisinin hem de jeopolitik öneminin büyük bir artış gösterdiğine tanık oldu. Geleneksel düşmanına karşı kazandığı askeri zafer ve Ukrayna’nın işgali sonrası Rusya’nın enerji ihracatındaki düşüş sayesinde güçlenen Bakü, tarihindeki en güçlü dönemine ulaştı. Ancak Azerbaycan’ın büyümesi büyük ölçüde doğal gaz rezervlerinin ihracatına bağlı kaldı. Bu durum, ülkenin uzun vadeli konumunu son derece kırılgan hale getiriyor. COP 29, Azerbaycan’ın hem önemli bir enerji ihracatçısı olarak meşruiyet kazanması hem de ekonomisini çeşitlendirmek ve istikrarlı bir gelecek sağlamak için uluslararası fonlara erişim sağlaması açısından benzersiz bir fırsat sunuyor.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Köşe Yazıları

Basra Körfezinin girişinde yer alan Abu Musa, Küçük ve Büyük Tund adaları 1971 yılında İran tarafından adaların ilhak edilmesinden itibaren günümüze kadar geçen sürede...

Köşe Yazıları

En sonda söylemek gerekeni en başta söyleyelim; Türkiye bu projeyi tamamlayacak, öngörülebilir gelecekte de tamamlamaktan başka bir seçeneğe sahip değil. Bu mecburiyetin gerekçeleri ayrı...

Köşe Yazıları

Yunanistan, önümüzdeki 6 yıl içerisinde sahip olacağı kabiliyetler sayesinde, olası bir çatışmanın 8. saatinde; Tüpraş ve Aliağa rafinerileri; Gölcük ve Aksaz donanma üsleri, Arifiye...

Köşe Yazıları

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze İsrail savaşıyla beraber dünya gündemi bu savaşın yıkıcılığına odaklandı. Savaşla birlikte Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri olan İran’ın,...