Connect with us

Hi, what are you looking for?

HariciyeHariciye

Köşe Yazıları

Zafer Aydın yazdı: “AB’nin Yapay Zeka Planı: Etik ve İnsan Odaklı 3. Yol Yaklaşımı”

Giriş

Günümüzde, yapay zekâ (YZ) en stratejik teknolojilerinden biri olarak küresel siyasetin, ekonominin ve askeri taktiklerin merkezinde bulunur hale gelmiştir. Ekonomiden güvenliğe, demokrasiden bireysel hakların korunmasına kadar geniş bir etki alanına sahip olan bu teknoloji, uluslararası güç dengelerini dönüştürebilecek potansiyele sahiptir. Hatta bazı analistler YZ yarışının soğuk savaştaki nükleer yarışla karşılaştırmakta ve YZ geliştirme yarışını kazanan tarafın tüm dünya siyasetini, ekonomisini ve güvenliğini domine edebilme potansiyeline sahip olabileceğini öne sürmektedir. Yapay zeka geliştirme yarışında ABD, piyasa temelli ve büyük teknoloji şirketlerinin sürüklediği bir modelle ilerlerken; Çin, devletçi, gözetim odaklı ve otoriter bir yaklaşımı tercih etmektedir. Bu iki farklı model, teknolojik rekabetin yanında, değerler üzerinden şekillenen küresel yaklaşımların yarışını da beraberinde getirmektedir.

Avrupa Birliği (AB), ABD ve Çin’in yaklaşımlarının dışında, kendine özgü bir “üçüncü yol” inşa etmeyi hedeflemektedir. AB, inovasyon gücü açısından bu iki aktörün gerisinde olsa da, normatif düzenlemeler ve etik standartlar geliştirme kapasitesiyle küresel ölçekte farklı bir vizyon ortaya koymayı hedeflemektedir. “Human-centric AI” yaklaşımı, şeffaflık, hesap verebilirlik ve insan haklarını temel alırken, bu vizyon risk temelli AI Act düzenlemesi ile somut hale getirilmiştir.

Bu yazı, yapay zekânın güvenlik ve stratejik önemini, AB’nin düzenleyici çerçevesini ve “3. yol” iddiasını inceleyerek, AB’nin küresel güç dengesindeki konumunu tartışmayı ve ülkemiz açısından dersler çıkarmayı amaçlamaktadır.

I. YZ’nin Stratejik Önemi: Güvenlik ve Ukrayna Deneyimi

Yapay zekâ, günümüz ekonomisinde verimliliği arttırmakta, yenilikleri desteklemekte, hatta şirketlerin karar alma mekanizmlarında dahi kendine yer bularak üretken ve güçlü bir ekonominin ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir. Bu haliyle yapay zeka tarafından üretilen bilgi birikimi ve yenilikçi yöntemler askeri kapasitenin ve ulusal güvenliğin de temel belirleyicilerinden biri haline gelmektedir. Modern savaşlarda artık tank ve füze sayısının yanında, verilerin hızlı işlenip etkin kullanılması da önem kazanmıştır. YZ ile oluşturulan askeri algoritmalar, sensörlerden gelen bilgileri işleyerek hedef tespiti, komuta-kontrol süreçleri ve lojistik planlamada devletlere önemli avantaj sağlamaktadır. Bu nedenle yapay zekâ, günümüzün stratejik teknolojisi olarak nükleer caydırıcılığın Soğuk Savaş dönemindeki rolüne benzer bir önem kazanmaktadır.

Ukrayna savaşı bu dönüşümün en çarpıcı örneğini oluşturmaktadır. Cephede kullanılan otonom ve yarı otonom dronelar, yapay zekâ destekli görüntü tanıma ve hedefleme sistemleri sayesinde hem keşif hem de saldırı görevlerinde kritik rol oynamaktadır. Açık kaynaklı verilerin algoritmalar aracılığıyla işlenmesi, sahadaki hareketlilik hakkında hızlı ve güvenilir bilgiler üretmekte, bu da karar alma süreçlerinde avantaj sağlamaktadır. Savaş sahasında kullanımına ilave olarak, geliştirilen YZ modelleri savaş suçlarına ilişkin kanıt toplamak, kara mayınlarını temizlemek, yerinden edilmiş mültecileri yeniden yerleştirmek ve yolsuzlukla mücadele gibi amaçlarla da kullanılmaktadır. ABD merkezli Palantir gibi şirketlerin sağladığı yapay zekâ tabanlı analiz çözümleri, Ukrayna’ya cephe hattını anlık izleme ve operasyonlarını buna göre uyarlama imkânı vermektedir. Bu durum, yalnızca devletlerin değil, özel sektör şirketlerinin de modern savaşlarda giderek daha merkezi aktörler haline geldiğini ayrıca göstermektedir.

YZ’nin aktif olarak kullanıldığı ve aslında beta savaş sürümünün denendiği Ukrayna Savaşı’nın ötesinde düşünüldüğünde, geliştirilen askeri algoritmalarla mayınların, düşman birliklerinin ve silahlarının yerleri tespit edilerek harekat planlarının yapılabildiği gibi, daha büyük veri analizleri ile ülkelerin nükleer silahlarının lokasyonları tespit edilebilir. Böyle bir senaryoda, YZ yarışını kazanarak diğer ülkelerin nükleer kapasitelerini yok eden nükleer bir güç, dehşet dengesini sona erdirir ve tüm dünya siyasetini, ekonomisi ve güvenliğini tek başına domine eder hale gelebilir.

Diğer yandan, savaş alanındaki rolü ve barındırdığı yüksek potansiyelle küresel siyasetin kaderini belirleme ihtimali barındıran yapay zekaya ilişkin etik tartışmalar da yürütülmektedir. Sivil hedefleri ayırt etmede son kararı verme yetkisinin otonom sistemler olması, uluslararası insancıl hukuk açısından kaygı yaratmaktadır. Ayrıca savaş kararlarının giderek insan gözetimi olmadan verilmesi, hesap verebilirlik ve sorumluluk konularını gündeme getirmektedir.

Bu gelişmeler, devletler için üç ders barındırmaktadır. İlk olarak, yapay zekâ artık yalnızca ekonomik rekabet değil, doğrudan güvenlik ve savunma meselesidir. İkinci olarak, savaşlarda YZ’nin yoğun kullanımı, etik ilkelere dayalı düzenleme yapılmasının gerekliliğini göstermektedir. Son olarak, ABD ve Çin’in hızla ilerlediği askeri yapay zekâ alanında rol almak isteyen diğer aktörlerin de geride kalmaması için regulasyonlar oluşturmalı, YZ teknolojilerinde yatırımlar yapmaları gerekmektedir.

II. AB’nin Değerler Üzerine Temelledirdiği Üçüncü Yol

Avrupa Birliği, yapay zekâ alanında küresel ölçekte farklı bir vizyon ortaya koyarak kendisini “üçüncü yol” olarak konumlandırmaya çalışmaktadır. ABD’nin piyasa ve inovasyon odaklı modeli ile Çin’in devlet güdümlü ve gözetim merkezli yaklaşımı arasında, AB’nin tercihi insan hakları, etik değerler ve şeffaflık ilkesine dayalı bir düzenleyici çerçeve geliştirmektir. Bu vizyon çerçevesinde, Avrupa Komisyonu, 2019 yılında “Ethics Guidelines for Trustworthy AI” ve 2020 yılında “White Paper on Artificial Intelligence” belgelerini yayımlamıştır.Bu belgelerle AB “human-centric AI” kavramını politikalarının omurgası haline getirmiştir.

“Human-centric AI”(İnsan Odaklı YZ) ilkesi, yapay zekâ sistemlerinin nihai olarak insan gözetiminde kalmasını, ayrımcılık yaratmamasını, hesap verebilir olmasını ve şeffaf şekilde tasarlanmasını öngörmektedir. Bu yönüyle, AB’nin yaklaşımı, otoriter gözetim sistemlerini meşrulaştıran Çin modelinden ve inovasyonu önceliklendiren ancak etik riskleri ikinci plana atan ABD modelinden ayrılmaktadır.

AB bu etik kaygıları dikkate alarak 2025 Şubat ayında Yapay Zekâ Yasası (AI Act) yayımlamıştır. Bu yasa, teknolojinin doğrudan yasaklanması yerine, risk temelli bir sınıflandırma modeli getirmektedir. Buna göre, sosyal puanlama sistemleri gibi “kabul edilemez risk” kategorisindeki uygulamalar yasaklanırken, biyometrik tanıma, kritik altyapı yönetimi veya işe alım süreçlerinde kullanılan algoritmalar gibi “yüksek risk” grubundaki uygulamalar için sıkı denetim, şeffaflık ve sertifikasyon şartı öngörülmektedir. Daha düşük risk seviyelerindeki sistemler için ise esnek ve yenilik dostu düzenlemeler benimsenmektedir. Böylece AB, bir yandan insan haklarını ve güvenliği korurken, diğer yandan inovasyonu tamamen boğmadan yönlendirmeyi amaçlamaktadır.

Diğer yandan, YZ alanında piyasa temelli yaklaşımı benimseyen ABD Temmuz 2025’te “Winning the Race: America’s AI Action Plan”(Yarışı Kazanma: Amerika’nın YZ Aksiyon Planı) gibi küresel dominasyonu hedefleyen iddialı bir başlıkla, devletçi YZ modeliyle ilerleyen Çin ise “Global AI Governance Plan” (Küresel YZ Yönetişim Planı) gibi uluslararası işbirliğinie çağıran daha uyumlu bir isimle planlarını yayımladı. Bu ülkelerin özenle seçtiği politika başlıklarının uygulamalarla çelişmesi olağan bir durum olsa da, bu başlıkların uluslararası topluma ve aktörlere mesaj verme niteliği taşıdığı tartışmasızdır.

Tüm bu gündem içerisinde AB, AI Act ile uluslararası sistemde kendine özgü bir konum yaratmayı hedeflemektedir. Bu yasa yalnızca Avrupa iç pazarını düzenlemekle kalmayıp, tıpkı Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR)’da olduğu gibi “Brüksel etkisi” yoluyla küresel şirketlerin iş yapma biçimlerini etkilemeyi öngörmektedir. AB, sınırsız piyasa dinamiklerine teslim olan bir yaklaşım veya devlet gözetiminde toplumsal kontrolü önceleyen bir modelin aksine, etik değerler, insan hakları ve şeffaflık ilkeleri üzerine kurulu, kurallara dayalı bir düzen inşa etmeyi amaçlamaktadır.

III. AB’nin Yapay Zekâda Küresel Liderlik İddiası

Avrupa Birliği’nin yapay zekâ vizyonu, ekonomik rekabetin yanında, dijital egemenliğini tesis etmeyi amaçlamaktadır. Çünkü günümüzde veri, enerji kaynakları kadar stratejik bir unsur haline gelmiştir. Yapay zekâ süreçleri büyük ve güvenilir verilere ihtiyaç duymakta, ancak bu verilerin çoğu hâlen ABD merkezli şirketler veya Çin’in devlet kontrolündeki ekosistemleri tarafından tutulmaktadır. AB, bu tabloyu değiştirmek için Almanya ve Fransa’nın önderliğinde başlatılan GAIA-X gibi projelerle güvenli, Avrupa merkezli altyapılar kurmaya yönelmiştir. Güvenlik açısından değerlendirildiğinde, yapay zekâ destekli karar mekanizmaları, siber savunma ve istihbarat analizleri doğrudan veri güvenliğine bağlıdır. Verilerin dış aktörlerin elinde olması yalnızca ekonomik bağımlılık değil, aynı zamanda stratejik kırılganlık yaratır. Ukrayna savaşında, açık kaynak verilerin bile sahadaki operasyonlarda belirleyici olduğu görülmüştür. Bu nedenle Avrupa, savunma alanında bağımsızlığının bir parçası olarak, YZ alanında dijital egemenlik kurmayı hedeflemektedir.

Küresel bir norm koyucu güç olarak veri korumasında (GDPR) küresel standart haline gelen düzenlemelerinden sonra, AB yapay zekâ alanında getirdiği risk temelli yaklaşımla yalnızca kendi içinde değil, küresel şirketlerin uyum süreçleri açısından da belirleyici olmayı hedeflemektedir. Bu düzenlemeler, doğrudan askeri teknolojilere yönelik olmasa da, onların üzerinde “ikinci dereceden” sonuçlar doğuracağı öngörülmektedir. Örneğin görüntü tanıma veya doğal dil işleme sistemleri hem ticari hem askeri alanda kullanılabilmektedir. Sivil tarafta getirilen standartlar, askeri sistemlerin de etik ve teknik ölçütlerle uyum sağlama gerekliliğini gündeme getirmektedir.

IV. AB açısından Fırsatlar ve Kısıtlar

Avrupa Birliği’nin üçüncü yol vizyonu önemli fırsatlar barındırmaktadır. Öncelikle, etik standartlara dayalı yaklaşım, küresel düzeyde güvenilirlik sağlamaktadır. Düzenleyici kapasite sayesinde uluslararası şirketler AB standartlarına uyum göstermek zorunda kalmakta, bu da Birliğin küresel nüfuzunu artırmaktadır. Ayrıca, teknik standartların küreselleşmesi, AB’ye hem ekonomik hem de diplomatik bir araç kazandırmaktadır.

Buna karşın olarak, Avrupa, yapay zekâ inovasyonu konusunda ABD ve Çin’in oldukça gerisindedir. Büyük teknoloji şirketlerinin yokluğu, AB’nin küresel düzenleyici olma iddiasını sembolik hale getirmektedir. Buna ilaveten sıkı regülasyonların Avrupa’daki girişimlerin inovasyon hızını yavaşlatabileceği ve kıtayı ABD ile Çin karşısında daha da dezavantajlı bırakabileceği dile getirilmektedir. Ayrıca, AB hala güvenlik ve savunma alanında ABD’ye olan bağımlı durumdadır. Ukrayna savaşı sırasında kritik askeri ve istihbarat desteğinin büyük ölçüde ABD’den gelmiş olması bu gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır. Eğer Avrupa Birliği gerçekten üçüncü yol iddiasını hayata geçirmek istiyorsa, yalnızca normatif vizyonla yetinmemeli ve bu vizyonu, güçlü teknoloji yatırımları, güvenlik kapasitesi inşası ile desteklemesi gerekmektedir.

V. Türkiye’nin Konumu

Türkiye, 2021 yılında yayımladığı “Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi” ile 2021-2025 yılları arasındaki yol haritasını belirlemişti. Strateji temelinde nitelikli insan kaynağı yetiştirme, Ar-Ge yatırımlarını artırma, yapay zekânın kamu hizmetleri ve sanayide kullanımını yaygınlaştırma hedefleri bulunmaktadır.

Diğer yandan, Avrupa Birliği’nin yapay zekâ politikaları, Türkiye açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir. Öncelikle, AB’nin “insan merkezli” yaklaşımı ve risk temelli düzenlemeleri, Türkiye’nin kendi yapay zekâ stratejisini şekillendirirken dikkate alabileceği normatif bir çerçeve sunmaktadır.

İhracat pazarlarının büyük kısmı AB’ye yönelik olduğu için, AI Act ve benzeri düzenlemelere uyum, rekabet gücü açısından önümüzdeki dönemde kritik öneme sahip olabilir. Bunun yanında, AB’nin dijital egemenlik ve stratejik özerklik gibi hedeflerinden hareketle, Türkiye’nin de veri güvenliği ve teknoloji bağımlılığını azaltma yönünde adımlar atması önem taşımaktadır. Son olarak, yapay zekânın özellikle askeri boyutu ihmal edilmemeli, bu alanda kapasite inşasına önem verilmelidir.

Sonuç

Yapay zekâ, yalnızca ekonomik ve teknolojik bir unsur değil, uluslararası ilişkilerin ve güvenlik politikalarının geleceğini şekillendiren stratejik bir güç alanı haline gelmektedir. Buna ilaveten, Ukrayna savaşı, yapay zekânın sahadaki rolünü somut biçimde ortaya koymuştur. ABD ve Çin’in farklı modelleri karşısında, insan merkezli ve risk temelli yaklaşımıyla AB, YZ geliştirme alanında küresel ölçekte normatif bir güç olmayı hedeflerken, dijital alanda kendi egemenliğini sağlamayı amaçlamaktadır.

AB, etik standartlara dayalı düzenlemeleriyle küresel yönetişimde güvenilir bir aktör olarak öne çıkma şansına sahiptir. Ancak, Avrupa’nın önünde aşılması gereken zorluklar bulunmaktadır. İnovasyon kapasitesindeki eksiklikler, teknoloji şirketlerinin yokluğu ve savunmada ABD’ye bağımlılık, üçüncü yol iddiasını kırılgan hale getirmektedir.

Bu anlamda, Türkiye’nin de veri güvenliği ve yapay zekâ yatırımlarını artırmak, hem ekonomik rekabet gücünü hem de stratejik kapasitesini güçlendirmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Güçlü bir inovasyon altyapısıyla desteklenmiş bir yapay zekâ vizyonu oluşturulması, Türkiye’nin gelecekteki ekonomik ve askeri konumu açısından kritik öneme sahiptir.

Zafer Aydın, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. Akdeniz Üniversitesi’nde aynı alanda Yüksek Lisans yapmaktadır. Uluslarası Ticaret alanında uzman olan Zafer Aydın çeşitli sektörleri hedef alan proje ve uluslarası organizasyonların yönetiminde görev almaktadır. Akademik ilgi alanları arasında dış politika, uluslararası güvenlik ve küresel ekonomi konuları bulunmaktadır.

Kaynaklar:

https://www.foreignaffairs.com/united-states/artificial-intelligence-end-mutual-assured-destruction#

https://time.com/6691662/ai-ukraine-war-palantir/

https://carnegieendowment.org/research/2024/07/governing-military-ai-amid-a-geopolitical-minefield?lang=en&utm

https://www.cnas.org/publications/reports/u-s-china-competition-and-military-ai?utm

https://www.atlanticcouncil.org/wp-content/uploads/2025/06/Second-order-impacts-of-civil-artificial-intelligence-regulation-on-defense-Why-the-national-security-community-must-engage.pdf

https://www.reconnect-china.ugent.be/wp-content/uploads/2024/10/Reconnect-China-Policy-Brief-16_AI-and-Technical-Standardization.pdf

https://eh4s.eu/publication/comparative-analysis-of-ai-development-strategies-a-study-of-chinas-ambitions-and-the-e-us-regulatory-framework?utm

https://en.wikipedia.org/wiki/Artificial_Intelligence_Act?utm

Towards Adaptive AI Governance: Comparative Insights from the U.S., EU, and Asia https://arxiv.org/pdf/2504.00652

Bridging the Artificial Intelligence Governance Gap: The United States’ and China’s Divergent Approaches to Governing General-Purpose Artificial Intelligence: https://arxiv.org/pdf/2506.03497

https://www.ege.fr/infoguerre/ai-act-la-course-europeenne-par-la-norme-face-au-leadership-americain-en-matiere-dintelligence-artificielle?utm

https://www.ifri.org/sites/default/files/20251/ifri_deroucyrochegonde_gouvernance_mondiale_ia_2025.pdf?utm

https://digital-strategy.ec.europa.eu/en/policies/european-approach-artificial-intelligence

https://www.cnbc.com/2025/07/26/china-ai-action-plan.html

https://www.whitehouse.gov/wp-content/uploads/2025/07/Americas-AI-Action-Plan.pdf

https://www.europarl.europa.eu/topics/en/article/20230601STO93804/eu-ai-act-first-regulation-on-artificial-intelligence

 

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Köşe Yazıları

Basra Körfezinin girişinde yer alan Abu Musa, Küçük ve Büyük Tund adaları 1971 yılında İran tarafından adaların ilhak edilmesinden itibaren günümüze kadar geçen sürede...

Köşe Yazıları

En sonda söylemek gerekeni en başta söyleyelim; Türkiye bu projeyi tamamlayacak, öngörülebilir gelecekte de tamamlamaktan başka bir seçeneğe sahip değil. Bu mecburiyetin gerekçeleri ayrı...

Köşe Yazıları

Yunanistan, önümüzdeki 6 yıl içerisinde sahip olacağı kabiliyetler sayesinde, olası bir çatışmanın 8. saatinde; Tüpraş ve Aliağa rafinerileri; Gölcük ve Aksaz donanma üsleri, Arifiye...

Köşe Yazıları

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze İsrail savaşıyla beraber dünya gündemi bu savaşın yıkıcılığına odaklandı. Savaşla birlikte Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri olan İran’ın,...