Giriş
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, Türkiye ile ilişkileri uzun yıllardır stratejik bir öneme sahip bir konu olarak ele aldığı, 15 Eylül 2025 tarihli “Turkey (Türkiye): Major Issues and U.S. Relations” raporu (R44000), kamuoyunun gündemine gelmiştir. NATO üyesi olan Türkiye, ABD’nin Avrupa, Orta Doğu ve Avrasya’daki müttefikleri arasında kritik bir konumda yer aldığı değerlendirmesi yapılan raporda son on yılda, iki ülke arasındaki ilişkiler yakın işbirliğinden belirgin gerilimlere doğru bir seyir izlediği belirtilmiştir. Bu ilişkilerin karmaşıklığını ve Kongre’nin bu konudaki tutumunu detaylı bir şekilde özetlemektedir. Rapor, Jim Zanotti ve Clayton Thomas gibi deneyimli Orta Doğu uzmanları tarafından hazırlanmış olup, Kongre üyelerine ve komitelere yönelik bir bilgi ve analiz kaynağı olarak tasarlanmıştır.
Bu rapor, ABD-Türkiye ilişkilerini etkileyen ana konuları – savunma işbirliği, Suriye’deki gelişmeler, Rusya ile ilişkiler, iç politika ve ekonomik zorluklar gibi – ele alırken, Kongre’nin bu konulardaki yasal ve denetim rollerini vurgulamaktadır. Kongre, Türkiye’nin 2019’da Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması gibi adımlara karşı yaptırım ve silah satış kısıtlamaları getirerek ilişkileri şekillendirmiştir. Rapora göre, Kongre üyeleri, Türkiye’nin NATO içindeki rolünü güçlendirmek isterken, aynı zamanda iç siyasetteki gelişmeler ve terörle müdalesine eleştirel bir yaklaşım benimsemektedir. Rapor, Türkiye’nin “küresel sarkaç devlet” (global swing state) olarak tanımlanan konumunu, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (SCO) katılma isteğini ve bu bağlamdaki ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceğini de detaylandırır.
İkili İlişkiler ve Kongre’nin Rolü
Kongreye göre, ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihsel bağlamını NATO üyeliğiyle (1952’den beri) ilişkilendirerek başlar. Türkiye, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olup, ABD’nin jeopolitik çıkarları için vazgeçilmezdir. Rapora göre, ABD, Türkiye’nin NATO üyeliğini Batı’ya bağlayıcı bir unsur olarak görürken, Türkiye’nin jeopolitik önemi ve askeri gücü ittifakın doğu kanadını güçlendirmektedir. Ancak son yıllarda, iki ülke arasında derin ayrılıklar yaşanmıştır. Özellikle Türkiye’nin PKK’nın Suriye Kolu Suriye Demokratik Güçleri (SDF) ile ABD’nin işbirliğine karşı çıkması ve S-400 alımı, ilişkileri gerginleştirmiştir. Kongre, bu konularda aktif rol oynamış; örneğin, 2019 S-400 alımı sonrası F-35 satışını askıya almış ve CAATSA (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act) yasası kapsamında yaptırımlar uygulamıştır.
Rapor, Kongre’nin bu yaptırımların uygulanmasında ısrarcı olduğunu belirtir. 2020’de Trump yönetimi, Kongre’nin baskısıyla Türkiye’ye savunma yaptırımları uygulamış; bu, F-16 Viper Modernizasyonu ve F-35 gibi ileri teknoloji silah satışlarını etkilemiştir. Kongre üyeleri, Türkiye’nin Rus sistemlerini elden çıkarmadan F-35 transferini yasaklayan yasal şartlar getirmiştir. Raporda, Başkan Donald Trump’ın S-400’ü devre dışı bırakma şartıyla F-35 satışına açık olduğu belirtilse de, Kongre’nin bu konuda temkinli olduğu vurgulanmıştır. Örneğin, 2024 Şubat’ında Senato’da F-16 satışı tasarısı 13-79 oyla reddedilmiştir. Bazı Kongre üyeleri ise bu tür silah satışlarının İsrail ve Yunanistan’ın askeri üstünlüğünü zedeleyebileceğini açıkça belirtmiştir.
Rapor, Suriye’deki gelişmeleri ele alırken, Kongre’nin geleneksel SDF’ye desteğinin değişme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Buna dayanak olarak da, ABD Büyükelçisi Thomas Barrack’ın “SDF YPG’dir, YPG PKK’dan türemiştir” sözleri alıntılanarak, Kongre’nin bu tutumu değerlendirdiği belirtmektedir. Kongre üyeleri, Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunu desteklerken, Kürt özerkliğine karşı Türk-Suriye ittifakını endişeyle izlediğini bildirmiştir. Ayrıca, rapor 2025 Nisan’ında ABD askerlerinin Suriye’de asker sayısının azaltılmasının, ABD’nin bölgeyi terk etme ve Suriye’de yeni oluşan yönetime bir kredi açma eğiliminde olduğunu belirtmektedir.
Ayrıca, rapor Türkiye’nin Hamas’a diplomatik destek verdiği iddialarını ve İsrail’e mal ihracatını askıya almasını ele almaktadır.Bu kapsamdanKongre, bu adımların ABD-İsrail ilişkilerini zedelediğini düşünmekte ve bazı üyelerin, Türkiye’ye ek yaptırımlar önerdiğini belirtmektedir. Öte yandan, Rusya’nın 2022 Ukrayna işgali sonrası NATO’yu güçlendirme çabalarında Türkiye’nin rolü, Kongre’nin yumuşama sinyalleri vermesine yol açmıştır. Kongre, Türkiye’nin Ukrayna’ya tahıl koridoru ve drone satışları gibi katkılarından memnuniyet duyarken, Ankara’nın Rusya ile ekonomik bağlarını özellikle de enerji ticaretini eleştirmektedir.
Kongre’nin genel tutumu, stratejik pragmatizm üzerine kuruludur. Rapor, üyelerin Türkiye’nin BRICS ve SCO’ya ile olan sıcak ilişkilerini “küresel sarkaç devletler” bağlamında değerlendirdiğini belirtmektedir. Türkiye, Batı ile Doğu arasında denge ararken, Kongre bu davranışı risk olarak değerlendirmektedir. Ancak, başta nadir toprak elementleri, savunma teknolojisi ve enerji işbirliği gibi ekonomik faydalar da bunun yanı sıra vurgulanmaktadır. Buna rağmen kongrenin F-35 satışına karşı olumsuz tutumunun devam ettiği da belirtilmektedir.
Türkiye’nin İç Siyasi Gelişmeleri ve Kongre’nin Bakışı
Raporun “İç Meseleler” bölümünde, Türkiye’nin iç politikası detaylı incelenir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 22 yıllık iktidarlarında gücü konsolide ettiği vurgulanmaktadır. Rapora göre, Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten beri en etkili figürdür. 2016 darbe girişimi sonrası, askeri ve sivil kurumları yeniden yapılandırmış ve OHAL uygulamaları eleştirilmiştir. Kongre, bu gelişmeleri “otoriterleşme” olarak nitelendirmektedir.
2024 yerel seçimlerinde CHP’nin zaferi, AKP’nin Kürt seçmen üzerinde çalışmalarını artırmaya ittiğine odaklanılmıştır. İlaveten ana muhalefet CHP’ye karşı en sert adımlar atılması; İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Mart 2025’te yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanmasını Kongre, “siyasi motivasyonlu” olarak değerlendirmiştir.
Kongre, bu gelişmeleri diğer insan hakları raporlarına atfen ele alır ve demokrasi reformların gerçekleşmesi için hükumete baskı yapma çağrısı yapmaktadır. Raporda, CHP lideri Özgür Özel’in seçildiği büyük kurultayın iptal edilebileceği dedikodularına da yer verilmektedir. ABD Kongre üyeleri, Erdoğan’ın muhalefeti bölme stratejisini “uzun vadeli otoriterleşme” olarak tanımlamakta hatta bazı Demokrat üyeler, bu durumun ABD-Türkiye ilişkilerini zehirleyeceğini savunmaktadır.
Türkiye’de toplumun içinde bulunduğu ekonomik zorluklar da Kongre’nin radarındadır. Resmi enflasyon %30’un üzerinde olup, OECD ülkeleri arasında en yüksektir. Raporda, 2025 Ağustos’unda %33 enflasyon verisi alıntılanır; Türk Lirası’nın 2018’den beri dolar karşısında %91 değer kaybettiği belirtilir. Kongre, Türkiye’nin ekonomik istikrarsızlığının NATO içindeki rolünü zayıflatabileceğini savunur. Bazı üyeler, ekonomik yardımların belli başlı yapısal reforlar şartına bağlı olmasını istemektedir.
Özetle Cumhuriyetçi üyeler stratejik ortaklığı öncelemekteyken; Demokratlar ise insan haklarına dikkat çekmektedir. Raporda, Barrack’ın “Türkiye’nin bölgesel rolü yeterince takdir edilmiyor” sözü olumlu bir referans olarak alıntılanmakla, ancak ABD Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinde Erdoğan’a antipatiden kaynaklı Türkiye’ye objektif yaklaşılmadığı vurgulanmaktadır.
Dış Politika ve Savunma Konuları: Kongre’nin Stratejik Değerlendirmesi
Raporun “Dış Politika ve Savunma Konuları” bölümü, Kongre’nin en yoğun ilgi gösterdiği alanları kapsar. Öncelikle, ABD/NATO stratejik ilişkisi ele alınır. Türkiye, NATO’nun doğu kanadını korur; raporda, ABD’nin Türkiye’deki askeri varlığı harita üzerinde gösterilmek suretiyle dikkat çekilmiştir. Kongre, bu varlıkların Rusya ve İran’a karşı vazgeçilmez olduğunu düşünmektedir.
Savunma işbirliği, Kongre’nin odak noktasıdır. Haziran 2024’te F-16 satışı imzalanmış; ancak Kasım 2024’te modernizasyon kitleri iptal edilmiş, değer 7 milyara inmiştir. Raporda, Türkiye’nin yerli modernizasyon kapasitesi ve F-16 kaynak kodları talebi vurgulanır. F-35 için, S-400 şartında ısrarcı olunmaktadır. Kongre, Trump’ın S-400’ü ABD üssüne taşıma önerisine şüpheyle yaklaşmaktadır.
Suriye bölümü, Kongre’nin en karmaşık alanıdır. Raporda, 2024 Aralık’ta Esad’ın düşüşü sonrası HTS liderliğindeki geçiş hükümeti ele alınır (HTS, Temmuz 2025’te Terör Örgütü statüsünden çıkarılmış). Türkiye’nin Suriye’de artan nüfuzunu Kongre, fırsat olarak görürken, SDF’nin merkezi hükumete entegrasyonunu desteklemektedir. Mayıs 2025 PKK’nın silah bırakma açıklaması karşısında Suriye’de gerilimin azalacağını öngören kongre, bunun Suriye’deki Amerikan askerlerinin güvenliği açısından ve mültecilerin dönüşü açısından olumlu etkide bulunacağını vurgulamaktadır. Diğer taraftan SDF ile Şam Yönetimi arasında dönem dönem baş gösteren silahlı çatışmalardan rahatsızlığı dile getirirken Tom Barrack’ın Şam’da tarafları bir araya getirerek başlattığı Mayıs 2025 anlaşmasına tarafların samimiyetle bağlı olması gerektiğinin vurgular. Bu kapsamda Türkiye’nin SDF entegrasyonuna karşı çıkabileceğine ve sürecin Türkiye tarafından baltalanma ihtimalinin varlığına da dikkat çekmektedir.
Söz konusu Suriye olunca burada yükselen Türkiye-İsrail rekabetine de ayrıca dikkat çekilmiştir: İki ülke Suriye’de nüfuz mücadelesi verirken, Kongre İsrail’i desteklemekte ve Türkiye’nin tansiyon yükseltmekten kaçınması için uyarılması gerektiğini düşünmektedir. Raporda, İsrail’in Suriye’deki Türk hedeflerini vurması ve “sıcak hat” kurulması süreçleri anlatılırken olası bir İran’ın tehtidine veya rejim kalıntılarının ayaklanma riskine karşı Türkiye-İsrail işbirliğinin artırılması gereklikiği vurgulanır.
Rusya-Ukrayna ilişkisinde ise Türkiye’nin tutumu sıkça övülmektedir: Tahıl anlaşması, drone satışları ve Boğazlar’ı savaş gemilerini kapatma, Kongre tarafından Türkiye’nin vazgeçilemez müttefik olarak bir kez daha kendini gösterdiği belirtimektedir. Raporda, Türkiye-Ukrayna savunma anlaşmaları ve Ukrayna’daki Baykar fabrikasının mevcudiyetinin önemine değinilmiştr. Ancak, Türkiye’nin Rusya ile enerji ticareti eleştiri konusudur. Öyle ki, Rusya ile enerji ticaretine devam ettiği için Trump’ın Hindistan’a uyguladığı gümrük tarifesini, Türkiye’ye de uygulanabilirliği vurgulanmaktadır.
Yunanistan, Kıbrıs, Ermenistan – Kongre’nin uzun vadeli endişeleridir. Raporda, Doğu Akdeniz’deki gerilimler ve Azerbaycan-Ermenistan barış süreci belirtilir. Kongre, Türkiye’nin Ermenistan’la normalleşmesini teşvik eder; ancak Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisine karşıdır. Raporda, Türkiye’nin Afrika ve Balkan nüfuzunun her geçen yıl arttığı da herhangi bir olumlu ve olumsuz yorum yapılmaksınız not edilir.
Bakış Açısı ve Kongre’nin Gelecek Adımları
Raporun “Geleceğe Bakış” bölümü, Kongre’nin ikilemini özetler. Türkiye, stratejik bir ortak mı yoksa risk mi? Kongre üyeleri, jeopolitik faydaları (Orta Doğu, Karadeniz, Kafkasya) tartar; ancak Hamas ve Rusya ile ilişkiler sebebiyle de temkinli yaklaşılması gerektiği belirtilmektedir. Raporda, Türkiye’nin BRICS ve SCO’ya ilgi duyduğu “doğu eğilimi”ni ABD çıkarlarına tehdit olarak görmektedir. Analistler, savunma teknolojisi ve nadir madenlerde işbirliğini önermekte; ancak demokratik hak ve özgürlükler ile hukuk üstünlüğü konusunda reformların birer koşul olarak öne sürülmesi gerekliliğini de vurgulamaktadır.
Kongr, F-35 satışının artık daha fazla bekletilmeden 2025 sonunda gündeme geleceği öngörmekte ve Kongre’nin ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı James Risch’in Türkiye’ye F-35 satılmaması yönündeki ısrarlı tutumu ile ABD’nin Ankara büyükelçisi Tom Barrack’ın tersi yöndeki siyaseti arasında bir seçimle başbaşa kalacağını, bu kararı verirken nadir toprak madenleri, Rusya ile enerji ticareti, İsrail ile normalleşme gibi konularla beraber bir karar verileceğini öngörmektedir.