7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze İsrail savaşıyla beraber dünya gündemi bu savaşın yıkıcılığına odaklandı. Savaşla birlikte Hamas’ın en büyük destekçilerinden biri olan İran’ın, İsrail’e karşı nasıl bir tavır alacağı konuşulmuş ancak İran’ın bu savaşa doğrudan dahil olmak yerine görünüşte diplomasi yolunu tercih ettiği gözlemlenmiştir. Ancak İran’ın diplomasiyle çözme gayretinin yanında vekilleri yoluyla bu savaşta İsrail’e misilleme yapmak için Lübnan’da Hizbullah ve Yemen’de Husileri kullanmaya çalıştığı görülmektedir. Yemen’de Husiler, İsrail Gazze savaşından itibaren İsrail gemilerinin Kızıldeniz’den geçişine engel olduğu gibi İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik saldırılarının durdurulması yönünde talepte bulunmuşlardır.
Her ne kadar Husiler İsrail gemilerine saldırı düzenlediği belirtilmişse de İsrail’i destekleyen ülkelerin gemilerine karşıda bir güç gösterisinde bulunmaktan kaçınmamışlardır. Kızıldeniz nakliye trafiğini alt üst eden Husiler, ABD ve İsrail’e karşı saldırgan bir tutum içinde bulunan Yemen Husileri bölgede konuşulmaya devam edeceği ve gündemi meşgul edeceği şeklinde bir yorumda bulunabiliriz.
İran’ın Dış Politika Motivasyonu ve Vekalet Güçleri
İran’da 1979 yılında gerçekleşen İslam devriminin ardından Ayettulah Humeyni önderliğinde İslami temelli bir cumhuriyet kurulmuştu. İslam Cumhuriyeti’nin dış politikadaki motivasyonlarından biride bütün dünyada Şii Müslümanları tek bir çatı altında buluşturmak olan İslam devriminin diğer Şii Müslümanlarının yaşadığı ülkelere ihraç etme söylemiydi. Bu söylemin 1989 yılında Humeyni’nin ölmesiyle beraber yerine geçen yeni Dini Rehber Ali Hamaney’in pragmatik söylemine bırakmıştı. İran 1988 yılından itibaren günümüze kadar doğrudan bir konvensiyonel savaşın içinde yer almadığı gibi İran’ın dış politika açısından yeni bir sert güç enstrümanına sahip olmuştu. Bu güç İran’ın, Ortadoğu’yu Lübnan’da Hizbullah’ın kurulmasıyla birlikte kendi ideolojisi çerçevesinde şekillendirebileceği bir güce kavuşmasına sebep olmuştu. Lübnan’da Hizbullah’ın yanında Irak’ta, Suriye ve Yemen’de etkin bir güç olan İran, birçok uzmanın belirttiği üzere bölgede Şii hilalini kurma yönünde önemli adımlar atmıştır. Ancak İran’ın bölgede yer alan vekil güçlerinden olan Yemen Husileri birçok yönden İran’ın diğer güçlerinden farklılık göstermektedir. Yemen Husileri’nin İran güdümünde olduğu ifade edilmiş olsa da İran’ın İsrail-Gazze savaşındaki diplomasi faaliyetlerine karşı, Husilerin Kızıldeniz’deki ticaret trafiğini alt üst etmeleri nedeniyle İran’dan bağımsız hareket edebileceğini göstermesi yönünden kayda değerdir.
Husiler ve Yemen’de Ortaya Çıkışları
Yemen’de ortaya çıkmış Husiler’i değerlendirmemiz için ülkenin içinde bulunduğu mezhepsel dağılımı da göz önünde bulundurmak gerekmektedir. 2017 tahminlerine göre Yemen’in nüfusu 14 milyon civarı olmakla beraber nüfusun %35 dolaylarında Şii mezhebine bağlıydı. Şii mezhebine bağlı olan Husi hareketi bölgede Suudilerin desteklediği Sünni ve Şii ayrımı içinde ortaya çıkmışlardı.
Husiler, 1990’lı yıllarda Suudilerin Yemen’deki finansal ve dini etkilerine karşı ortaya çıkmış bir tepki hareketi şeklinde oluşmuştu. Şiiliğin Sünniliğe en yakın kolu olan Zayd inancına sahip olan Husiler Mümin Gençler Hareketi olarak ortaya çıkmış ve daha sonra Ensarullah Cemaat’i adını almıştı Husi hareketi 1992 yılında Hüseyin Bedreddin el-Husi tarafından kurulmuştu. Suudi sınırını 2014 yılında geçerek Suudi Arabistan’ın desteklediği Merkezi Yemen Hükümetine saldırarak Yemen İç savaşını başlatmışlardı. Tahran’ın Husileri desteklemesi Yemen İç Savaş dönemine kadar gitmektedir. Öte yandan İran Husi hareketini Yemen İç Savaş’ında desteklerken Suudi Arabistan’da Yemen Merkezi Hükümeti’ne yardımda bulunmuştur. İç savaşla beraber İran ve Suudi Arabistan arasında sürecek Vekalet Savaşları adlandırabileceğimiz durum başlamıştır. İran’ın desteklediği Husiler 2014 yılından beri başkent Sana’nın kontrolünü ellerinde bulundurmaktadır. Dolayısıyla İran’ın Yemen İç Savaşında Husileri mali ve askerî açıdan desteklemeleri sonucu Tahran yönetiminin etki alanı Kızıldeniz’e kadar yayılmıştır. Devrik lider Ali Abdullah Salih’in ardından Cumhurbaşkanı olan Abdurabbu Mansur Hadi’nin gittiği Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan ve 10 ülkeden oluşan Arap Koalisyonu güçleri Mart 2015’te Husilere karşı operasyon başlatmış ve meşru hükümete destek vermişti. 2015 yılında Suudi Arabistan ve BAE önderliğinde Yemen’deki Husi hedeflerini vurmuşlardır.
2004 ile 2010 yılları arasında Yemen merkezi hükümet güçleriyle savaşan Husiler, Yemen’de Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih yönetiminin yıkılması ardından ülkede nüfuzlarını arttırmaya başlamıştı. Husiler, Kuzey Yemen’de elde ettikleri nüfuzla beraber Suudi Arabistan’da bulunan Aramco Petrol Tesislerine bir dizi saldırı düzenlenmiş ve bu saldırının sonunda Suudi Arabistan tesislerde üretilen petrolün yarısını kaybetmişlerdi. İran Husileri terörist bir örgüt yerine İslami bir hareket olarak adlandırmakta ve sempatiyle yaklaşmaktadır. Hatta İran’daki akademik kaynaklar Husi hareketiyle ilgili Suudilerin sınırsız gücüne karşı Yemen’in fakirliğinden ortaya çıktıkları yorumunda bulunulmaktadır. Ancak İran’ın Husilerle ilgili yorumları 2023 yılında Riyad ve Tahran arasında imzalanan ilişkilerin tekrar başlamasıyla pratikte değişme göstermiştir İran Suudi Arabistan’la imzaladığı anlaşma sonucunda Tahran yönetimi Suudi Arabistan’ın egemenlik haklarına saygılı olacağına dair bir taahhütte bulunmuştu. Suudi Arabistan’ın anlaşma için ön koşul olan Yemen Yemenlilere aittir şartı Tahran yönetimi tarafından kabul edilmiştir. İran, Çin vasıtasıyla diplomasi masasına oturduğu Riyad yönetimiyle yaptığı anlaşma sonucunda Husiler’e olan desteği de azaltmıştır.
Değerlendirme
İsrail-Gazze savaşının ardından Kızıldeniz sevkiyat trafiğini alt üst eden Husiler, bölgede deniz trafiğine verdikleri sorunlar nedeniyle başta ABD olmak üzere İsrail’e destek veren büyük devletler için bir baş ağrısına neden olmuştur. Yemen’de Husi hareketi İran tarafından desteklense bile İran ve Suudi Arabistan arasında yapılan anlaşma nedeniyle İran, Husilere olan desteğini kısıtlamak zorunda kalmıştır. İran ve Yemen’deki Husi ilişkileri dikkatlice baktığımızda Lübnan Hizbullah’ı gibi İran’ın güdümünde olmadığı izlemini uyandırmaktadır. Gerek İran’ın ambargo ve iç meselesinde yaşadığı ayaklanmalar sonucunda dış politikasında diplomasi ağırlıklı bir politika izlediği yorumunda bulunabiliriz. İran’ın her ne kadar ABD karşısında tehditkâr bir tavır alsa da petrol trafiğinin önemli güzergahlarından olan Hürmüz Boğazını kapatma tehditlerine karşı ciddi bir adım atamamaktadır.
Öte yanda Çin’in Yeni İpek Projesine Batı dünyasının alternatif olarak sunduğu Hindistan’dan başlayarak Avrupa’ya uzanan ticaret yolu gerek Husilerin tehditi altında olması gerekse de bölgenin başat güçlerinden olan Türkiye ve İran’ın ekarte edilme amacı taşıması gibi sebeplerden olayı jeopolitik açıdan sıkıntılı bir yol olduğu ifadesini kullanmakta fayda görülmektedir. Güney Kızıldeniz’den geçen Hindistan bandıralı bir geminin Husiler tarafından vurulmak istenmesi bu ticaret yolunun iki başat güç olan Türkiye ve İran’ın denklemin içerisinden çıkarılması sebebiyle ne kadar başarılı olacağı sorularını akıllara getirmektedir.
Sonuç olarak İran ve Husiler arasında ilişkiler oldukça belirsiz ve Tahran yönetiminin attığı adımlar nedeniyle Husiler arasında bazı şüpheleri uyandırdığı ifadesini kullanabiliriz. Son olarak her ne kadar İran son günlerde Pakistan, Irak ve Suriye’deki yer alan noktalara füze saldırısı düzenlemiş olsa bile İran’ın Irak’la yaptığı savaştan beri konvensiyonel savaş içinde yer almadığını düşünürsek bu saldırıların sınırlı düzeyde ve MOSSAD ve DAEŞ hedeflerine yönelik olması nedeniyle sınırlı bir operasyon değerinde olduğu tespitinde bulunabiliriz. İran’ın bölgesel olarak izlediği dış politika Reisi yönetiminin başa geçmesi nedeniyle değişikliğe uğramıştır ve uğramaya devam etmesi mümkün gözükmektedir.
– Ali Tamahkar, İstanbul Üniversitesi mezunu ve Marmara Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümünde yüksek lisans Yapıyor
İran iç ve dış siyaseti, karşılaştırmalı dış politika ve Türk Dış Politikası alanlarında araştırma yapıyor. II. Karabağ Savaşı Sürecinde Türkiye-İran İlişkilerinin Seyri, Modernite Çerçevesinde Türk-İran İlişkileri adlı, Basra Körfezi ve Gine Körfezi’nin Petrol Sevkiyatı Açısından Karşılaştırmalı Analizi adlı çalışmaları mevcuttur.
Kaynakça
1- https://www.trthaber.com/haber/dunya/husiler-kizildenizde-gemi-gecislerini-engellemeye-devam-edecegiz-828745.html Erişim Tarihi: 17.01.2024
2- https://theconversation.com/who-are-yemens-houthis-106423 Erişim Tarihi: 17.01.2024
3- https://www.wilsoncenter.org/article/who-are-yemens-houthis Erişim Tarihi: 17.01.2024
4- https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kizildenizdeki-gelismelerle-dunyanin-gundemine-yerlesen-husiler-kimdir/3107230 Erişim Tarihi: 18.01.2024
5- https://www.mei.edu/publications/houthis-iran-and-tensions-red-sea Erişim Tarihi: 18.01.2024
6- Ahmad Jansız ve Mostafa Tarin, Investigating Ideological and Political Origins of the Houthis’ Movement, Journal of Sepehr-e Siysat Vol. 6, No 21 Autumun 2019, s-1-18, s. 4. DOI: 10.22034/SEJ.2019.668899
7- https://carnegieendowment.org/2023/03/30/riyadh-s-motivations-behind-saudi-iran-deal-pub-89421 Erişim Tarihi: 17.01.2024
8- https://www.indyturk.com/node/684261/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/husilerin-k%C4%B1z%C4%B1ldeniz-krizi-hindistana-zor-anlar-ya%C5%9Fat%C4%B1yor Erişim tarihi: 18.01.2024
