Türkiye-Somali Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması
8 Şubat 2024’te Türkiye ile Somali arasında Savunma ve Ekonomik İş birliği Çerçeve Anlaşması, iki tarafın savunma bakanları tarafından Ankara’da imzalandı. 21 Şubat 2024’te Somali Meclisi ve bakanlar Kurulu tarafından onaylanan anlaşma henüz TBMM’nin onayına sunulmuş değil ve ne zaman sunulacağı da bilinmiyor. Bu anlaşma Somali’de genel olarak pozitif bir havayla karşılandı ve Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud bu anlaşmanın “şu ana dek yaptıkları en iyi anlaşma” olduğunu söyledi. Zira Türkiye ile yapılan bu anlaşmanın Somali’nin ayrılıkçı yönetimi Somaliland ile komşu ülke Etiyopya arasında imzalanan anlaşmanın hemen akabinde gelmesi ve bu anlaşmaya karşı Somali’nin çıkarlarını ve toprak bütünlüğünü koruyan ve güçlendiren bir durum yaratacak olması önemli.
Anlaşmanın detayları henüz netleştirilmemiş gibi görünüyor ancak öne çıkan en önemli alan bu on yıllık anlaşma süresince Somali’nin kara sularında Türkiye’ye tam yetki vermiş olması. Yani on yıl boyunca Somali kara sularını Türk Deniz Kuvvetleri koruyacak. Ayrıca Somali Cumhurbaşkanı’nın AA’ya yaptığı açıklamalara göre bu anlaşma “Somali’de terörizm, dış tehditler, korsancılık ve yasa dışı balıkçılıkla mücadele ile kıyıların korunmasını ve deniz kaynaklarının geliştirilmesi gibi konularda iş birliklerini kapsıyor.” On yılın sonunda Somali’nin kendi denizlerini koruyacak bir donanmaya sahip olacağı, bu süreçte Türkiye’nin eğit-donat modeli ile Somali donanmasının inşasına katkıda bulunacağı Somali Başbakanı tarafından dile getirildi.
Somali Cumhurbaşkanı “biz bu desteği Etiyopya ile savaşmak ya da başka bir ülkeyi işgal etmek için istemedik. Bu sadece kendi ülkemizi savunmamıza destek olmak için yapılmış bir anlaşmadır.” dedi. Ayrıca Somalili bir yetkili anlaşmanın Somali için sualtı kaynaklarını çıkarmak gibi bir kısmı olduğunu da belirtti. Bu noktada 7 Mart 2024’te imzalanan mutabakat zaptı ile Türkiye’ye “Somali’nin kara veya deniz bloklarından petrol arama, değerlendirme, geliştirme ve üretimi” hakkı tanınmış oldu. Bu anlaşmayla birlikte Türkiye ile Somali arasındaki “alış-verişin” ne olduğu daha net bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Bu gelişmelerin hidrokarbon kaynaklar üzerinde tanınan ayrıcalıkların yanı sıra Türkiye’ye ticari ilişkiler, altyapı yatırımları vb. alanlarda Somali ile daha yakın bir iş birliği imkânı sunacağını da tahmin etmek zor değil.
Somali sularında Pakistan ve İran gibi ülkelerden balıkçıların gayri-resmi balıkçılık faaliyetlerinde bulunduğu biliniyor. Türk donanmasının aynı zamanda bu gayri-resmi balıkçılık faaliyetlerini durdurması/caydırması da bekleniyor. Somali Cumhurbaşkanı aynı zamanda iki ülke arasında ortak bir deniz kuvveti oluşturulacağından da bahsediyor. Bu ortak deniz kuvveti nasıl oluşturulacak, emir komuta zincirinde TSK’ya mı yoksa Somali kurumlarına mı bağlı olarak çalışacak, bu tür detaylar henüz net bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmış değil. Bunun bir çerçeve anlaşma olduğu göz önünde bulundurulursa, iş birliğinin detaylarının ilerleyen zamanlarda yapılacak alt protokollerde daha net ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Bu arada askeri iş birliği konusunda Somali ile mutabakat metni imzalayan tek ülke Türkiye değil. Geçtiğimiz şubat ayı içerisinde ABD de Somali ile bir mutabakat zaptı imzaladı. Anlaşmaya göre ABD 100 milyon dolar değerinde bir proje kapsamında Somali ordusu için beş adet askeri üs inşa edecek.
Somaliland-Etiyopya Anlaşması
1 Ocak 2024’te Somaliland ile Etiyopya arasında bir mutabakat zaptı imzalandı. Bu mutabakat zaptı denize kıyısı olmayan Etiyopya’nın denize açılabilmek için duyduğu liman ihtiyacını gidermeyi amaçlıyor. 1 Ocak’ta Somaliland Cumhurbaşkanı Etiyopya’nın Aden Körfezi’ne erişiminin sağlanması karşılığında, Etiyopya’nın Somaliland’i bağımsız bir devlet olarak tanıyacağı konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı. 3 Ocak günü Etiyopya, “Somaliland’in tanınması için atılabilecek adımlara dair değerlendirmeler yapıldığını” söyleyerek, henüz resmen bir tanıma durumu olmadığını ifade etmiş oldular. Anlaşma 50 yıl boyunca 20 kilometrelik bir sahil şeridinin Somaliland tarafından Etiyopya’ya kiralanmasını öngörüyor. Bu kiralama ile Etiyopya’ya aynı zamanda bir askeri deniz üssü ve ticari liman inşa etme olanağı tanıyor. Böylece Etiyopya stratejik öneme sahip Aden Körfezi’ne Cibuti kadar yoğun olmayan yeni bir limandan açılma fırsatı bulmuş oluyor. Zira Cibuti’de Türkiye, Fransa, ABD, Çin, Japonya, Almanya, İtalya gibi ülkelerin askeri deniz üsleri bulunuyor.
Somaliland-Etiyopya anlaşması Berbera limanına Etiyopya’nın yatırım yapmasının yanı sıra Etiyopya sınırındaki Wajaale’den Berbera limanına uzanacak bir ticaret koridoru geliştirilmesi gibi iş birliği alanlarını da kapsıyor. Bununla birlikte Somaliland’e Etiyopya Havayolları’ndan hisse verilmesi, askeri meselelerde iş birliği yapılması gibi konular da anlaşmanın bir parçası. Ancak en önemli ve hala soru işareti olan kısım ise bu anlaşma kapsamında Etiyopya’nın Somaliland’in bağımsızlığını tanıyıp tanımayacağı konusu. Somaliland’in MEB’inde (Münhasır Ekonomik Bölge) yakın zamanda petrol kaynaklarının bulunması ise konuyu daha da önemli kılıyor.
Anlaşma Somaliland’de olumlu karşılansa da Somaliland savunma bakanının “Etiyopya askerlerinin Somaliland topraklarına alınmasının milli güvenlik açısından sorun teşkil edeceği” gerekçesiyle istifa etmesi ilgi çekici. Bu anlaşma Somali için oldukça kritik ve rahatsız edici. Etiyopya-Somaliland anlaşmasının hemen bir ay sonrasında Türkiye ile yapılan bu anlaşmanın Etiyopya’ya bir mesaj olduğu ve Somali’nin toprak bütünlüğüne karşı kolay kolay meydan okunamayacağı sinyalini verdiği düşünülebilir. Bununla birlikte Somali Cumhurbaşkanı Türkiye ile yapılan bu anlaşmanın uzun zamandır çalışıldığını ve iki anlaşmanın birbirine bu kadar yakın tarihlerde açıklanmasının bir tesadüf olduğunu dile getirdi. Ayrıca herhangi bir başka ülkede nefret ya da düşmanlık hisleri yaratmak maksadıyla yapılmadığını ifade etti.
Bölgesel Dinamikler ve Küresel Dengeler
Etiyopya Afrika Boynuzu’nda gücünü daha da artırmayı isteyen önemli bir bölgesel güç. 1993’te Eritre’nin kendisinden ayrılmasından sonra denize erişimini kaybeden Etiyopya için, deniz erişimi bölgesel gücünü artırmak için önemli bir ekonomik ve stratejik ihtiyaç. Etiyopya uzunca bir süredir denize erişmek için Cibuti limanlarını kullanıyor ancak bunun Etiyopya’ya yıllık 1 milyar dolar civarında bir maliyet yarattığı biliniyor. Etiyopya, Somaliland ile yapılan anlaşma ile hem daha ucuza hem de daha güvenilir bir şekilde Berbera limanından Kızıl Deniz’e erişmiş olacak.
Etiyopya askerlerinin Somali’deki barış koruma gücü içinde çoğunluğa sahip olması bu anlaşmayı Etiyopya-Somali ilişkileri ve Somali’nin güvenliği açısından daha da kritik hale getiriyor. Öte yandan Etiyopya ile Nil sularının kullanımı konusunda sorunları olan Mısır Kızıldeniz’de herhangi bir bölgesel rekabet ortamının oluşmasını istemiyor ve Somaliland ile yapılan bu anlaşmanın Etiyopya’nın bölgeyi istikrarsızlaştırma çabalarının ve hegemonik hırslarının bir parçası olarak görüyor. Ayrıca Etiyopya’nın bölgesel gücünü ve etkinliği artırma çabasının bir yansıması olan Somaliland anlaşması Eritre ile Etiyopya arasındaki eski gerilimleri de tekrar gün yüzüne çıkarma potansiyeline sahip. Eritre’nin son zamanlarda Somali ile yakınlaşma çabası içinde olduğu biliniyor.
Afrika Birliği de Somaliland ile Etiyopya arasındaki bu anlaşmadan sonra kaygılarını ve tarafların herhangi bir gerilim ve tırmanmaya sebep olmamalarını istediğini dile getirdi. Zaten geçtiğimiz birkaç yılda yaşanan pek çok darbe ile istikrarsızlaşmış olan Sahra Altı Afrika’dan sonra bir de Afrika Boynuzu’nda istikrarsızlığın artması ve çatışma ortamı oluşmasından kaygı duyuluyor. Sahra Altı Afrika ülkelerinde başa gelen bu darbe yönetimlerinin özellikle Rus Wagner Grubu ile yakın ilişkileri olduğu ve Rusya’ya bu alanda nüfuz kazandırdığı biliniyor. Somali’nin istikrarı için yatırım yapmış olan ABD ve İngiltere için de bir risk yaratan Somaliland-Etiyopya anlaşmasına karşılık Türkiye-Somali anlaşmasının bir dengeleyici unsur olarak bu ülkeleri tatmin etmiş olması muhtemeldir. Bu minvalde Şubat sonunda Türkiye’yi ziyaret eden ABD’li senatör Jeanne Shaheen’in Ankara’da Cumhurbaşkanı ile “Afrika’da işbirliği” konusunda da görüştüklerini söyledi ve ekledi: “Türkiye’nin Afrika’da ABD’nin sahip olmadığı ilişkilere sahip, bu sebeple önemli alanlarda sadece oradaki ülkeler için değil ancak dünya istikrarı için de birlikte çalışabiliriz”. Bu söylemin zamanlaması oldukça manidar ve ABD’nin Somali ile yaptığımız işbirliğinden memnun olduğunu kanıtlar nitelikte.
Ayrıca Ortadoğu’daki gergin durum ve Filistin-İsrail çatışması göz önüne alındığında, Aden Körfezi’nde halihazırda Yemen’deki Husiler’in sebep olduğu istikrarsızlığı besleyecek bölgesel gelişmeler Batı’da (özellikle ABD) memnuniyetle karşılanmayacaktır. Somali ile iyi ilişkileri olan ABD, Kızıldeniz’in hemen girişinde kendisine yakın ve kolay kontrol edilebilir bir Somali’yi güçlü ve hegemonik hırsları ile bölgede hakimiyetini artıran bir Etiyopya’ya tercih edecektir. Öte yandan ABD’nin Yemen’deki Husiler’e karşı varlığını artırmak maksadıyla Cibuti’deki üssü dışında yeni alternatifler arıyor olması da mümkün. Geçtiğimiz yıllarda ABD Somaliland’in Berbera limanını ve havalimanını Eş-Şebab’a karşı operasyonlarda kullanmak için niyet beyan ettiği biliniyor. ABD Berbera limanına ziyaretlerini Somali hükümetiyle iletişim halinde yapmış olsa da bu ziyaretler Somaliland açısından kendi egemenliğini güçlendirecek bir gelişme olarak görülüyor olabilir. Şüphesiz ABD’nin Berbera limanında bir üs kurması ABD açısından gittikçe kalabalıklaşan Cibuti’ye bir alternatif oluşturacaktır.
Bölgede Somali-Somaliland-Etiyopya arasında çıkacak bir çatışma ABD’nin Somali ile Eş-Şebab’a karşı yaptığı iş birliğini zedelemenin yanı sıra hali hazırda sıkıntılı olan Aden Körfezi’ndeki ticari gemi trafiğini ve küresel ticareti olumsuz etkileyebilir. Bu sebeple ABD böyle bir çatışma riskini azaltmak için çeşitli diplomatik ve finansal araçlar kullanmak isteyecektir. Bölgede böyle bir çatışmaya karşı caydırıcı potansiyeli göz önüne alındığında “Türkiye-Somali anlaşmasının aynı zamanda ABD çıkarlarına ne derece hizmet ettiği” sorgulanmaya değer bir bağlantı.
Somali aslında pek çok aktörün değişen çıkarlara sahip olduğu bir ülke ve bu aktörler de bölgedeki gücünü ve nüfuzunu artırmak için Somali ile ilişkilerini kullanıyor. Türkiye, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD ve İngiltere’nin oluşturduğu Somali İstişare Grubu (Somali Quint), Somali’de güvenlik ve istikrarın sağlanması için iş birliği yapıyor ve bu grubun beşinci toplantısı Şubat 2024’te Abu Dabi’de gerçekleştirildi. Bu beşlinin Somaliland-Etiyopya anlaşmasından rahatsız olduğunu varsaymak mümkün, zira genel yaklaşım Somali’nin toprak bütünlüğünün korunması yönünde. Ayrıca İngiltere de Somaliland ve Etiyopya arasındaki bu anlaşmadan rahatsız olduğunu dile getirdi. Mısır’ın başını çektiği Arap Birliği de Somali’nin toprak bütünlüğünü destekliyor. Ayrıca Mısır’ın Etiyopya ile birtakım anlaşmazlıklardan ötürü gergin olan ikili ilişkilerini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bununla birlikte Somaliland bölgesinde bulunan Berbera limanında yatırımları olan Dubai merkezli DP World şirketi Etiyopya ve Somaliland ile birlikte bu limanın geliştirilmesine devam etme konusunda ilgisini belirtti. Bu da BAE’nin Somaliland ve Arap Birliği’ne karşı politikasını değiştirme ihtimali olduğunun bir göstergesi.
Somali Türkiye anlaşması halihazırda Somali’de önemli bir etkisi olan Türkiye’nin bölgedeki gücünü ve varlığını oldukça pekiştirecek. Somali ile uzun süredir iyi ilişkilere sahip olan Türkiye, 2012’den beri Mogadişu’daki TÜRKSOM üssünde Somali silahlı kuvvetlerine eğitim ve teknik destek vermekte. Ayrıca Mogadişu havaalanı ve limanının yönetimi de AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen Albayrak Grubu’na ait.
Bununla beraber Türkiye ile Etiyopya arasında da iyi ilişikler olduğu biliniyor. Türkiye Etiyopya’ya 2021’de Bayraktar TB-2 SİHA satışında bulunmuştu. Bu silah sistemlerinin Tigray bölgesindeki isyancılara karşı kullanıldığı ve kimi bölgelerde sivillerin ölümüne sebep olduğu gündeme gelmiş, ABD’nin Etiyopya’ya bu tür silahları satılmasından rahatsızlık duyduğu medyaya yansımıştı.
Bölgedeki bu gelişmelerin Etiyopya’yı dengelemek maksadıyla Somali ve Mısır’ı birbirini yakınlaştırması mümkün, en azından Türkiye-Somali anlaşmasından önce öyleydi. Bu anlaşmadan sonra Mısır aktif bir şekilde Etiyopya’yı caydıracak bir hamle yapma ihtiyacı duymayabilir. Aynı zamanda Mısır’la Türkiye arasındaki göreli normalleşme Mısır’ın Somali ile yaptığımız bu anlaşmadan rahatsızlık duyma ihtimalini de azaltacaktır. Etiyopya-Somaliland anlaşmasının Cibuti’de ciddi rahatsızlık yarattığını söyleyebiliriz. Uzun süredir Somaliland ve Somali hükümeti arasında arabuluculuk yapan Cibuti için bölgede çıkacak potansiyel bir çatışmanın askeri ve ekonomik yansımalarının yanı sıra demografik olarak birbirine oldukça bağlı olan bölge ülkelerindeki sosyal yapıyı bozma riski de bulunmaktadır. Somaliland-Etiyopya anlaşmasının istikrar bozucu etkisine karşın, Türkiye-Somali anlaşması hem Somali’de terörle mücadele çabalarına katkı sağlayacak, hem bölgesel istikrarsızlığa ve çatışma riskine karşı caydırıcı bir rol oynayacak, hem de Somali’deki devlet inşası sürecinin sekteye uğramasını engelleyecek potansiyele sahip.
Türkiye İçin Kar-Zarar Analizi
Öncelikle belirtmek isterim ki mevzubahis anlaşmanın ahlaki boyutlarının değerlendirilmesi bu yazının konusu değildir. Somali’nin değerli hidrokarbon kaynaklarının Türkiye tarafından aranıp, çıkarılıp işlenecek olmasına eleştirel bir şekilde neo-kolonyal ya da emperyalist perspektiften bakmak mümkündür. Anlaşma Türkiye’nin Somali’ye belli alanlarda askeri destek ve kapasite inşası konularında yardım etmesi karşılığında Türkiye’ye doğal zenginliklerinin çıkarılması, işlenmesi ve kullanılması konusunda birtakım ayrıcalıklar vermektedir. Bu açıdan bakıldığında da iki hükümet arasında milli çıkarlarına uygun şekilde imzalanmış bir anlaşma olduğunu ve bunun basit bir diplomatik alışveriş olduğunu da varsayabiliriz.
Ekonomik
- Somali ile yapılan bu anlaşma Türkiye-Somali ilişkilerini geliştirecek ve hali hazırda Somali’den elde edilen ekonomik ve ticari ayrıcalıkları daha da artıracaktır.
- Örneğin, yeni altyapı projelerinin Türk firmalarına verilmesi,
- Halihazırda Albayrak Grubu tarafından yönetilen liman ve havaalanının dışında farklı önemli alanlarda Türk firmalarının pay alması,
- Başta petrol, doğalgaz ve balıkçılık olmak üzere Somali MEB’inden çıkarılacak kaynaklardan Türkiye’ye pay verilmesi, ya da Türkiye’ye bu kaynakları çıkarma izni verilmesi,
- İki ülke arasında ticaret hacminin artması ve özellikle savunma sanayii alanında Türk üretimi silah ve teçhizatın Somali’ye satılması, gibi ekonomik avantajlardan bahsedebiliriz.
- Öte yandan Türkiye’deki güncel ekonomik kriz göz önünde bulundurulduğunda bu anlaşmanın şartlarını yerine getirmek için yapılacak askeri harcamaların Türk ekonomisine nasıl bir etkisi olacağını da değerlendirmeliyiz.
Askeri
- Bu anlaşma Türkiye’nin Somali’de ve Aden Körfezi’nde askeri varlığını ve gücünü artıracak ve Türkiye’nin bölgesel güç projeksiyonuna katkı sağlayacaktır.
- Türk Deniz Kuvvetleri anavatandan bu kadar uzak bir bölgede önemli bir görevin icrasından şüphesiz önemli tecrübeler elde edecektir.
- Bununla birlikte, ülkemizi çeviren su kütlesinin büyüklüğüne kıyasla zaten kısıtlı ve sayıca yeterli olmayan olan askeri imkanlarımızı ve deniz unsurlarımızın önemli bir bölümünü anavatandan bu kadar uzak bir bölgede konuşlandırmanın yaratacağı riskler göz ardı edilmemelidir. Özellikle de Doğu Akdeniz’de, Ege’de tartışmalı bölgelerin varlığı ve Karadeniz’de süregiden Ukrayna-Rusya savaşı düşünülürse.
- Türkiye bu anlaşma ile Somali’nin güvenliğine katkı sağlıyor ve Somali’ye karşı girişilebilecek potansiyel dış müdahaleleri caydırıcı bir güç oluyor. Böylece Somali’de ve bölgede barışa ve istikrara katkı sağlayan bir aktör konumuna geliyor.
- Bununla birlikte, Somaliland-Etiyopya-Somali üçgeninde, özellikle Somaliland-Etiyopya anlaşması da göz önüne alındığında, potansiyel bir çatışma halinde, Türkiye’nin de bu çatışmanın bir parçası haline gelmesi riski, büyük bir tehlike arz ediyor. Filistin-İsrail çatışmasının hala bölgesel olarak yayılma riski ve Yemen’in de tam manasıyla savaşa dahil olması gibi ihtimaller Aden Körfezi’ni riskli bir bölge haline getiriyor. Ayrıca Husilerin ticari gemilere karşı yaptıkları saldırılar aralıklı olsa da devam ediyor. Yani kısacası, oldukça istikrarsız bir bölgede, toprak bütünlüğü tehdit edilen istikrarsız bir ülkenin egemenliğine yapılacak saldırıları caydırmak için kara sularını 10 sene boyunca kendi gemilerimizle koruma garantisi vermiş oluyoruz.
- Türkiye’nin Somali karasularını koruması ve illegal denizcilik faaliyetlerini engellemesini öngören bu anlaşmanın Türkiye’yi bazı ülkelerle diplomatik olarak karşı karşıya getirme riski de var. Örneğin, Pakistan ve İran’ın Somali MEB’inde illegal balıkçılık faaliyetleri yaptığı biliniyor. Bu tür durumlarda Türk Deniz Kuvvetleri Somali ile yapılan anlaşma çerçevesinde bu ülkelerin balıkçı gemilerine müdahalede bulunacak. Bu müdahalelerin Türkiye ile üçüncü ülkeler arasında herhangi bir soruna sebep olma ihtimali detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir.
- 31 Mart’ta Somali’nin yarı-özerk bir bölgesi olan Puntland’daki yönetim Somali’nin federal sisteminden çekildiğini ve gerekli anayasal değişiklikler yapılana kadar kendi kendini bağımsız bir şekilde yöneteceğini açıkladı. Puntland’ın bu hamlesi Mogadişu’da geçtiğimiz haftalarda yapılan anayasa değişikliğinin üstüne geldi. Yapılan değişiklikler yürütme gücünü iyice merkezileştiriyor ve devlet başkanının doğrudan seçimlerle seçilmesini ve başbakanı parlamento onayı olmadan atayabilmesi gibi yetkileri içeriyor. Puntland, kendilerinin de katılacağı federal bir referandum ile onaylanacak bir anayasa yapılana kadar bağımsız hareket edeceğini açıkladı. Bu durum Somaliland’in ardından Puntland’ın da Mogadişu hükümetinin otoritesine gölge düşürüyor ve Somali’yi bir başarısız devlet (failed state) haline getirmiyorsa bile, bu duruma oldukça yaklaştırıyor.
Diplomatik
- Bu anlaşma çerçevesinde Türkiye Somali ile diplomatik ilişkilerini daha da üst seviyelere çıkarmış olacak. Somali’nin uluslararası arenada pek etkili bir diplomatik aktör olduğunu söyleyemesek de BM Genel Kurulu ve Afrika Birliği gibi alanlarda Türkiye’nin çıkarları ekseninde hareket etmesini sağlayacak bir faktör olacağını söyleyebiliriz.
- Amerikalı Senatör Jeanne Shaheen’in geçtiğimiz haftalardaki Türkiye ziyaretinde Türkiye’nin Afrika’da, ABD’nin sahip olmadığı ilişkilere sahip olduğunu belirterek “Sadece bu ülkeler için değil, dünya istikrarı için de önemli olacak alanlarda birlikte çalışabiliriz.” şeklinde yaptığı açıklamanın yanına genel olarak ABD’nin Afrika Boynuzu’ndaki politikasını da göz önüne aldığımızda Türkiye’nin Somali ile yaptığı anlaşmanın ABD tarafından olumlu karşılandığı ve hatta belki de teşvik edildiğini söyleyebiliriz. ABD çıkarlarına da hizmet eden Somali-Türkiye anlaşmasının ABD ile ilişkileri onarma aşmasında olduğumuz bir süreçte gelmesi sebebiyle ABD ile ilişkilere pozitif bir etkide bulunacağını söylememiz mümkün. ABD (ve belki de Batı) ile ilişkilere pozitif etkisi uzun vadede -diğer koşulların da sağlanması durumunda- ekonomik olarak da Türkiye’ye potansiyel katkılar (örneğin çok arzulanan Batı’dan gelecek doğrudan dış yatırım vb.) sağlayabilir.
- Öte yandan ABD’nin çıkarlarını sağlama almak adına katkı sağlayacağı su götürmez olan bu anlaşmanın Amerikan emperyalizmine hizmet eden bir alt-emperyalist hareket olduğu iddiaları da kimi uzmanlarca dile getiriliyor. Bu durumun ahlaki kısmı bir tarafa, uluslararası arenada Türkiye’nin neo-kolonyalizm ve neo-emperyalizm (Neo-Osmanlıcılık) ya da alt-emperyalizm uygulayıcısı gibi yaftalanması riskini az da olsa göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Zira benzer sorunları daha önce Libya ve Suriye’deki askeri varlığımız sebebiyle yaşamıştık.
Sonuç
Bütün bu bilgiler ışığında, askeri, ekonomik ve diplomatik alanda pek çok avantaj sunan bu anlaşmanın özellikle askeri boyutta yarattığı “düşük ihtimalli ancak yüksek maliyetli” bazı riskler olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüksek maliyetli risklerin yok edilebilmesi ya da minimize edilmesi durumunda mevcut anlaşmanın genel olarak Türkiye’nin bölgesel ve küresel etkinliğini artırması, çeşitli ekonomik katkılar sağlaması, askeri güç projeksiyonunu artırması, askeri alanda ihracat ve üretim artırıcı etkileri, Batı ile ilişkilere katkı sağlaması ve küresel diplomasideki rolünü artırması açılarından bakıldığı zaman Türkiye için faydalı olacağı düşünülebilir. Örneğin Somali’deki sualtı kaynaklarından faydalanma veya pay alma, iki ülke arasında gelişecek ticari ilişkiler ve Türkiye’nin Somali’de elde edeceği çeşitli ticari/ekonomik imtiyazlar, Somali donanmasının inşasının Türkiye tarafından yapılması, İHA/SİHA satışları gibi çeşitli alanlar göz önüne alındığında ekonomik avantajlar oldukça faydalı görünmekte.
Bu anlaşmanın potansiyel faydalarını alırken, risklerden mümkün mertebe kaçınmak için, anlaşmanın ilerleyen zamanlarda yapılacak alt protokollerinde (eğer böyle bir yöntem izlenecekse) Türkiye için risk oluşturabilecek bazı alanların belirlenerek anlaşma dışı bırakılması için çalışılmalıdır. Özellikle Türkiye’nin istemeden bölgesel bir çatışmanın parçası olmasına sebep olabilecek taahhütlerden mümkün mertebe uzak durulması gereklidir. Türkiye’nin Somali karasularını koruma görevi yalnızca bununla kısıtlı kalmalı ve Türk Kara Kuvvetleri eğitim ve danışmanlık faaliyetleri dışında herhangi bir şekilde muharip güç olarak Somali topraklarına konuşlandırılmamalı ve Somali’nin kara sınırlarının ve toprak bütünlüğünün korunması gibi konularla herhangi bir bağlantı kurulmamalıdır.
TBMM’de onaylanan 17 Ocak 2024 tarihli tezkerenin kapsamında olmayan bu anlaşmanın onayı ve TSK’nın görevlendirilmesi için TBMM’ye yeni bir tezkere sunulması gerektiği açıktır. Bu tezkerenin onaylanması durumunda ayrıca bu görevlendirme ile alakalı olarak Somali’de görev yapacak kuvvetlerimiz üzerinde TBMM’nin etkin bir kontrol ve denetleme rolü üstlenmesi bahsedilen bu tür risklerin azaltılması konusunda önemli bir etmen olacaktır.
Nihayetinde, Türkiye’ye önemli faydalar sağlayacak bu anlaşmanın yanında gelen risklerin farkında olmamız gerekiyor. Son birkaç senedir artan küresel gerilim ve çatışma riski dünyayı etkisi altına alırken önümüzdeki on sene içinde bu trendin azalmak yerine artacağını öngörebiliriz. Bugün çok yüksek görünmeyen bu risklerin 2034’e kadar ne durumda olacağını tahmin etmek ise çok kolay değil. Öngörülmesi zor bir dünyada 10 yıl ciddi değişimlerin yaşanması için hiç de kısa bir süre değil. İşte böyle bir tabloda, Türkiye bölgede ve dünyada beklenmeyen değişimlere hazır olmalıdır ve tercihlerini dikkatle yapmalıdır.
Somaliland 1884’ten itibaren bir İngiliz sömürgesiyken günümüz Somali’sinin geriye kalan kısımları ise İtalyan sömürgesi altındaydı. 1960’ta bağımsızlıklarını kazandıktan sonra birleşen iki bölge 1991 yılında Somali iç savaşını takiben tekrar ayrıldılar. Ancak ayrılıkçı Somaliland yönetimi herhangi bir uluslararası tanınma elde edemedi ve de jure olarak hala Somali’nin bir parçası sayılmaktadır.
TBMM’de dış politika danışmanı olarak çalışan Ömer Uğur Akpınar bundan önce NATO’da harekat dairesinde kriz yönetimi üzerine çalışmıştır. Lisans eğitimini Galatasaray Üniversitesi ve Sciences Po Lyon’da Uluslararası İlişkiler dalında yapmıştır. Ayrıca Avrupa Koleji’nde AB Uluslararası İlişkileri ve Diplomasisi üzerine yüksek lisans yapmış ve bu süreçte AB Savunma İşbirliği, Enerji Güvenliği, NATO-AB ve Türkiye-AB ilişkileri gibi konular üzerine eğilmiştir.
